İkincil Bodhisattva Yeminleri

Giriş

İkincil bodhisattva yeminleri, 46 yanlış eylemden (nyes-byas) uzak durmaya odaklanır. Bu yanlış eylemler, her biri altı mükemmellik (pha-rol-tu phyin-pa, Skt. paramita, geniş kapsamlı tutumlar) eğitimimize zarar veren ve başkalarına fayda sağlamamıza engel olan yedi gruba ayrılır.

Bu altı geniş kapsamlı tutum şunlardır:

  1. Cömertlik
  2. Etik öz disiplin
  3. Sabır
  4. Azim
  5. Zihinsel stabilite (konsantrasyon)
  6. Ayrımcı farkındalık (bilgelik).

Yanlış eylemler aydınlanmaya giden yolda ilerlememize engel olsa da, bu eylemleri dört bağlayıcı faktör (kun-dkris bzhi) ile gerçekleştirmek bile, bodhisattva yeminlerimizin bozulması anlamına gelmez. Bununla birlikte, bu faktörler ne kadar az tamamlanırsa, bodhisattva yolunda spiritüel gelişimimize bir o kadar az zarar veririz. Bu hatalı eylemlerden herhangi birini yaparsak, hatamızı kabul eder ve kök bodhisattva yeminlerinde olduğu gibi karşıt güçleri harekete geçiririz.

Bu 46 eylem hakkında, bunların gerçekleştirilmesinde yanlış bir şeyin olmadığı pek çok istisna durum da dahil olmakla öğrenilecek pek çok detay var. Genel olarak, geniş kapsamlı tutumları geliştirmemize ve başkalarına sağlayabileceğimiz faydaya verebileceğimiz zarar, hatalı eylemlerimizin arkasındaki motivasyona bağlıdır. Bu motivasyon, bağlanma, öfke, kin ya da gurur gibi rahatsız edici bir zihin durumuysa bunun vereceği zarar rahatsız edici olmayan ama kayıtsızlık, tembellik ya da unutkanlık gibi bir zihin durumunun vereceği zarardan çok daha büyüktür. Kayıtsız olduğumuzda, eğitimimizi devam ettirmek için yeterli inanç veya saygımız olmaz. Tembel olduğumuzda ise pratiğimizi önemsememeye başlarız çünkü hiçbir şey yapmamayı daha keyifli ve daha kolay buluruz. Öte yandan, dikkat eksikliğimiz olduğunda, başkalarına yardım etme taahhütlerimizi tamamen unuturuz. Sözünü ettiğimiz 46 eylemin çoğu için, netice itibarile bunları davranışımızdan uzaklaştırma niyetimiz varsa, bunları yapmış olmak bizi hatalı kılmaz, ancak rahatsız edici duygularımız ve tutumlarımız hala yeterli öz kontrol sağlamamıza imkan vermeyecek kadar güçlüdür.

Burada verilen sunum, 15. yüzyıl Gelug öğretmeni Tsongkhapa'nın Bodhisattvas'ın Etik Disiplininin Açıklaması: Aydınlanmaya Giden Ana Yol'unda (Byang-chub sems-dpa'i tshul-khrims-kyi rnam-bshad byang-chub gzhung- lam) verilen sunumla aynı temellere dayanıyor.

Geniş Kapsamlı Cömertlik Eğitimi İçin Zararlı Yedi Hatalı Eylem

Cömertlik (sbyin-pa, San. dana) bağışlamaya istekli olma tutumu olarak tanımlanır. Maddi nesneler bağışlama isteğini, korkulu durumlardan korunmayı ve öğretileri içerir.

Cömertliğimizin gelişimini olumsuz yönde etkileyen yedi hatalı eylemden ikisi başkalarına maddi nesneler bağışlama isteğimize zarar verir, ikisi başkalarını korkulu durumlardan koruma isteğimize zarar verir, ikisi başkalarına cömertlik geliştirmeleri ve bunu pratikte uygulamaları için gerekli koşulları sağlamamayı içerir ve biri ise cömertlik üzerine öğreti verme isteğimizin gelişimine zarar verir.

Başkalarına Maddi Nesneler Bağışlama İsteğini Geliştirmeye Zarar Veren İki Hatalı Eylem

(1) Vücudumuzun, konuşmamızın ve zihnimizin üç kapısı aracılığıyla Üç Mücevher'e adak sunmamak

Kötü bir ruh halinde olduğumuz için, örneğin bir şeye sinirlendiğimizden veya tembellikten, kayıtsızlıktan veya sadece unuttuğumuz için, Budalara, Dharma ve Sangha'ya günde üç kez ve gece üç kez olmakla en azından secde adağında bulunmamak; bedenlerimizle, sözlerimizle, akıllarımızla ve kalplerimizle onların güzel niteliklerini anmamak. En azından bunları Sığınağın Üç Mücevherine her gün ve gece, mutlu bir şekilde sunacak kadar cömert olamazsak, her şeyi herkese bağışlama, verme isteğimizi nasıl mükemmelleştireceğiz?

(2) İsteklerle dolu zihinlerimize kulak asmak

Büyük bir arzu, bağlılık veya memnuniyetsizlik nedeniyle, arzu edilen beş tür duyusal nesneden herhangi birine – görünümler, sesler, kokular, tatlar veya dokunsal duyumlara – düşkünlük. Örneğin, lezzetli tatlara bağlılığımızdan dolayı, aç olmadığımızda bile kendimizi buzdolabındaki pastayı kemirken bulabiliriz. Bu, cimriliğe karşı mücadelemiz açısından zararlı bir eylem. Çok geçmeden kendimizi pastayı istiflerken ve hatta başkalarıyla paylaşmak zorunda kalmamak için rafın arkasına saklarken bulmamız muhtemel. Bu kötü alışkanlığı tamamen aşmaya niyetliysek, ancak yemeğe olan bağlılığımız çok güçlü olduğu için henüz güdülerimizi kontrol edemiyorsak, bir parça kek yemek bizi hatalı kılmaz. Yine de çok sık olmamak üzere, daha küçük dilimler yiyerek öz kontrolümüzü artırmaya çalışmalıyız.

Başkalarını Korkulu Durumlardan Koruma İsteğini Geliştirmeye Zarar Veren İki Hatalı Eylem

(3) Büyüklerimize saygı göstermemek

Ebeveynlerimiz, öğretmenlerimiz, çok iyi niteliklere sahip olan kişiler ve genel olarak, kıdem sahibi veya sadece bizden daha yaşlı olan herkes bu eylemin objeleri arasındadır. Gurur, öfke, kin, tembellik, kayıtsızlık veya unutkanlık nedeniyle otobüste yerlerimizi onlara veremediğimiz, havaalanında onları karşıladığımız, çantalarını taşımalarına yardım etmediğimiz vb. durumlarda, onları başa çıkılması zor bir durumda – korku ve endişe içinde bırakıyoruz.

(4) Bize soru soranlara cevap vermemek

Gurur, öfke, kin, tembellik, kayıtsızlık veya unutkanlık nedeniyle, başkalarının samimi sorularına güleryüzlü bir şekilde cevap vermemek. Onları ihmal ederek, dönecek kimselerinin olmadığı bir ikilemde bırakıyoruz – bu onlar için aynı zamanda korkutucu ve güvensiz bir durum.

Tsongkhapa'nın bu yeminlere ilişkin değerlendirmelerinde mevcut olan ayrıntıların bir örneği olarak, sessiz kalmamızda veya cevabımızı ertelememizde herhangi bir sakıncanın olmadığı istisnalara bir göz atalım. Bu eylemin temelinde kendimiz olduğunu düşünelim. Eğer çok hastaysak veya soruyu soran kişi bizi gecenin bir yarısı kasıtlı olarak uyandırdıysa, ona cevap vermemize gerek yoktur. Acil bir durum söz konusu değilse, kişiye kendimizi iyi hissedene kadar veya sabaha kadar beklemesini söylememizde bir sakınca yoktur.

Duruma göre istisnalar vardır, örneğin biz başkalarına ders anlatırken, bir töreni yönetirken, bir başkasını teselli etmek için konuşma yaparken, birinden ders alırken veya bir söylev dinlerken birinin bir soru sorarak araya girmesi gibi. Böyle durumlarda soruyu soran kişiye kibarca sorularını sonraya bırakmalarını söylememizde herhangi bir sakınca yoktur.

Bazı durumlar zorunlu olarak susmayı veya cevabı ertelemeyi gerektirir. Örneğin, Batı'da Budizm üzerine halka açık bir konferans sırasında cehennemle ilgili bir soruya derinlemesine cevap veriyorsak, birçok insanı ihmal edebilir ve onların Dharma'ya dahil olmalarına engel olabiliriz. Birinin sorusuna, örneğin bir bağnazın etnik kökenimizle ilgili sorusuna yanıt verirken, o kişinin bizden hoşlanmamasına ve dolayısıyla yardımımızı kabul etmemesine neden olacaksak, sessiz kalmak daha mantıklı olabilir. Sessizlik, başkalarının yıkıcı davranmayı bırakmalarına ve onları daha yapıcı bir davranış biçimine yönlenmelerine neden olacaksa, konuşmaktan daha iyidir – örneğin, psikolojik olarak bize bağımlı insanlar akıllarına gelen her soruyu yanıtlamamızı istediklerinde ve onlara onlara karar vereceklerini ve çözümleri kendi başlarına nasıl vereceklerini öğretmek isteriz.

Ayrıca, sessizlik kuralına sahip bir meditasyon inzivasındaysak ve biri bize bir şey sorarsa, konuşmamıza gerek yoktur. Son olarak, dinleyiciler yorgun ise ve saat çok geç olmuşsa derse devam ederek kendimize karşı küskünlük ve kızgınlık yaratmak yerine dersin sonunda bir soru-cevap seansı yapmak en iyisidir.

Başkalarının Cömertliklerini Geliştirmesi ve Pratikte Uygulaması İçin Gerekli Koşulları Sağlamamakla İlgili İki Hatalı Eylem

(5) Misafir olarak davet edildiğinizde daveti kabul etmemek

Gurur, öfke, kin, tembellik veya kayıtsızlık nedeniyle bir ziyarete veya yemeğe gitmeyi reddedersek, diğer kişiyi konukseverlik sunarak pozitif bir güç oluşturma fırsatından mahrum bırakırız (bsod-nams, San. punya, pozitif potansiyel, liyakat). Reddetmek için daha önemli nedenler olmadıkça, davet edildiğimiz yer ne kadar mütevazı olursa olsun daveti kabul etmeliyiz.

(6) Maddi hediyeleri kabul etmemek

Bir önceki durumda açıklandığı gibi aynı nedenlerle.

Öğreti Verme Cömertliğini Geliştirmemize Engel Oluşturan Hatalı Eylemlerden Biri

(7) Dharma'yı onu öğrenmek isteyenlere vermemek

Burada, Budizmi öğretmeyi reddetmenin, başkalarına Dharma kitaplarımızı ödünç vermenin, notlarımızı paylaşmanın vb. benzer eylemlerin arkasındaki motivasyon, öfke, kin, diğer kişinin sonunda bizi geçeceği ve geride bırakacağına dair kıskançlık, tembellik veya kayıtsızlıktır. İkinci kök bodhisattva yemini durumunda, bağlılık ve cimrilik nedeniyle öğretmeyi reddederiz.

Geniş Kapsamlı Etik Öz Disiplin Eğitimine Zarar Veren Dokuz Hatalı Eylem

Etik öz disiplin (tshul-khrims, San. shila), olumsuz eylemlerden uzak durma tutumudur. Ayrıca olumlu eylemlerde bulunma ve başkalarına yardım etme disiplinini de içerir.

Etik öz disiplinimizi geliştirmemizi engelleyen dokuz hatalı eylemden dördü, ana düşüncemizin başkalarına odaklandığı durumlarla, üçü kendi durumumuzla ve ikisi ise hem kendimiz hem de başkalarıyla ilgilidir.

Ana Düşüncemizin Başkaları Olduğu Durumlarla İlgili Dört Hatalı Eylem

(1) Bozulmuş ahlaka sahip olan insanları ihmal etmek

Öfke, kin, tembellik, kayıtsızlık veya unutkanlık nedeniyle yeminlerini bozan, hatta ağır suçlar işleyenleri görmezden gelir, ihmal eder veya küçük düşürürsek, olumlu davranışlarda bulunma ve başkalarına yardım etme konusunda etik öz disiplinimizi zayıflatırız. Bu tür kişiler, şimdiki ve gelecekteki ıstırap ve mutsuzluğun nedenlerini oluşturdukları için, ilgi ve dikkatimize ihtiyaç duyarlar. Kendini beğenmişlik veya ahlaki öfke olmadan, örneğin hapishanedeki mahkumlara meditasyon yapmayı öğreterek onlara yardım etmeye çalışırız.

(2) Başkalarının inançları yüzünden onlara ahlaki eğitim konusunda destek vermemek

Buda, doğası gereği yıkıcı olmasa da ruhsal ilerlememize zarar veren birçok eylemi yasaklamıştır – örneğin, meslekten olmayan kişilerin ve manastır cemaatinin alkol kullanması veya manastırlarda karşı cinsten bir üyeyle aynı odanın paylaşılması gibi eylemler. Bu tür davranışlardan kaçınmak, Hinayana pratikçileri ve benzer şekilde bodhisattvalar tarafından paylaşılan ortak bir eğitimdir. Gelişmekte olan bodhisattvalar olarak, Buda'nın etik öğretilerine saygısızlık ederek veya inanç eksikliğinden veya kendi kendini kontrol etme zahmetine katlanmayı istememekten dolayı bu yasakları görmezden gelirsek, başkalarının davranışlarımızı Budistlere ve Budizm'e olan inanç ve hayranlığımızı kaybetmiş olarak yorumlamalarına neden oluruz. Bu nedenle, davranışlarımızın başkaları üzerinde bıraktığı izlenimden endişe duyarak, örneğin keyif verici uyuşturucuları kullanmak gibi eylemlerden kaçınırız.

(3) Başkalarının refahını umursamamak

Buda, manastır cemaatinin davranışlarını eğitmeleri için pek çok küçük kural koymuştur, örneğin uyuduğumuz yerde her zaman üç takım cübbemizin olması gibi. Bununla birlikte, bazı zamanlarda, örneğin biri hastalanırsa ve bu kişiye bakmak için bir gece onun yanında kalmamız gerektiğinde, başkalarının ihtiyaçları bu küçük eğitime uyma zorunluluğundan daha önemli hale gelir. Bu kişiye duyduğumuz öfke ya da kin yüzünden ya da sadece bütün gece uyanık kalma zahmetine katlanmayı istememe nedeniyle, üç cübbemizin yanımızda olmadığını bahane ederek kalmayı reddedersek, hatalı bir eylem yapmış oluruz. Kuralları hiç ihmal etmeyen katı bir fanatik olmak, etik öz disiplinin dengeli gelişimini engelleyen bir şeydir.

(4) Sevgi ve şefkat bunu gerektirdirdiğinde yıkıcı bir eylemde bulunmamak

Bazen, başkalarının refahının ciddi şekilde tehlikeye atıldığı ve bir trajediyi önlemek için yedi yıkıcı fiziksel veya sözlü eylemden birini yapmaktan başka bir alternatifin kalmadığı ekstrem durumlar söz konusu olabilir. Bu yedi eylem can almak, bize verilmeyenlere sahip olmak, uygunsuz cinsel davranışlarda bulunmak, yalan söylemek, bölücü konuşmalar yapmak, sert ve acımasız bir dil kullanmak veya anlamsızca gevezelik etmektir. Böyle bir eylemi o anda bir öfke, arzu veya neden ve sonuç konusunda naiflik gibi rahatsız edici herhangi bir duygu olmaksızın yapıyorsak, yalnızca başkalarının acı çekmesini önleme arzusuyla motive olmuşsak – kendimiz için her türlü olumsuz sonucu, hatta dayanılamaz acıları bile kabul etmeye tamamen razıysak – geniş kapsamlı etik öz disiplinimize zarar vermiş olmayacağız. Hatta tam tersi, spiritüel açıdan yol almamızı hızlandıran muazzam miktarda pozitif güç oluşturmuş olacağız.

Yalnızca bodhisattva yeminlerini benimseyip yerine getirdiğimiz takdirde, şartlar gerektirdiğinde bu yıkıcı eylemleri yapmayı reddetmek hatalıdır. Mutluluğumuzu başkalarının refahı ile değiş tokuş etme konusundaki çekingenliğimiz, başkalarına her zaman yardım etmeye odaklı etik öz disiplini mükemmelleştirmemizi engeller. Yalnızca yüzeysel bir şefkate sahipsek ve bodhisattva yeminlerini tutmuyorsak veya bunlar tarafından belirtilen davranışlarla ilgili kendimizi eğitmiyorsak hiçbir kusur yoktur. Şefkatimiz zayıf ve istikrarsız olduğu için, yıkıcı eylemlerimizden dolayı yaşayacağımız acının bodhisattva davranışından kolayca vazgeçmemize neden olabileceğinin farkındayız. Başkalarına yardım etmeye çalışma yolundan bile vazgeçebiliriz. Gelişimin daha düşük aşamalarındaki bodhisattva'ların, daha yüksek aşamalardaki bodhisattva pratiklerini uygulamaya kalkışırlarsa – aç bir kaplanı beslemek için etlerini feda etmek gibi – yalnızca kendilerine ve başkalarına yardım etme yeteneklerine zarar verdikleri buyrulur, o yüzden dikkatli olmak ve geri çekilmek bizim için daha iyidir.

Bu tür bodhisattva eylemlerini hangi koşulların gerektirdiği konusunda kafa karışıklığı olabileceğinden, değerlendirme literatüründen alınan bazı örneklere göz atalım. Lütfen bunların, diğer tüm yöntemlerin başkalarının acılarını hafifletmekte etkisiz kaldığı durumlarda son çare olarak baş vurulabilecek eylemler olduğunu unutmayın. Gelişmekte olan bir bodhisattva olarak, toplu cinayet işlemek üzere olan birinin canını almaya hazırız. Savaşın parçaladığı bir ülkede yardım amaçlı olarak dağıtılmış ama birisi tarafından karaborsada satılmak üzüre çalınmış ilaçlara el koymakta veya bir hayır kurumunun fonlarını israf eden veya yanlış yöneten bir yöneticiden bu fonların kontrolünü almakta tereddüt etmiyoruz. Erkek isek, kadın bodhichitta geliştirmek için güçlü bir arzuya sahip olan, ancak bizimle seks yapma arzusunda boğulan ve bizimle seks yapmadan ölmesi durumunda, kinini bir içgüdü olarak gelecek yaşamlara taşıyacak bir kadınla, ebeveynleri bunu ona yasaklasa da hatta bir başkasının karısı olsa bile seks yapmaya hazırız. Çünkü bunu yapmazsak bodhisattvalara ve bodhisattva yoluna karşı aşırı derecede düşmanca bir tutum geliştirecektir.

Başka bir yol kalmadığı zaman Bodhisattva'ların uygunsuz cinsel eylemlerde bulunmaya istekli olması, Birinin özgeciliğin manevi yoluna karşı aşırı derecede olumsuz bir tutum geliştirmesini önlemeye yardımcı olmak, bodhisattva yolunda evli çiftler için dikkate alınması gereken önemli bir noktayı ortaya çıkarır. Bazen bir çift Dharma'ya dahil olur ve içlerinden biri, örneğin kadın olanı, bekar olmayı isteyerek kendisiyle aynı düşünceleri taşımayan kocasıyla cinsel ilişkilerini keser. Kocası ise hala sekse bağlı ve karısının kararını kişisel bir reddetme olarak görüyor. Bazen kadının fanatizmi ve duyarsızlığı, kocasının kendi hayal kırıklığını ve mutsuzluğunu Dharma'ya yüklemesiyle sonuçlanır. Evliliği sonlandırır ve acı bir kırgınlıkla Budizm'e sırtını döner. Manevi yola karşı onun düşmanca tepkisinden kaçınmanın başka bir yolu yoksa ve kadın bodhisattva yeminlerini yerine getiriyorsa, o zaman kendisinin şefkatinin, kocasıyla ara sıra ciddi olmayan ve başkalarına yardım etme yeteneğine zarar vermeyecek bir biçimde seks yapmasına izin verecek kadar güçlü olup olmadığını belirlemek için şefkatini test edebilir. Bu, iffetli davranışla ilgili tantrik yeminler açısından çok önemlidir.

Gelişmekte olan bodhisattvalar olarak, başkalarının hayatlarını kurtaracaksa veya başkalarının işkence görmesini ve sakatlanmasını engelleyecekse yalan söylemeye hazırız. Çocuklarımızı, onları olumsuz yönde etkileyen ve zararlı tutum ve davranışları teşvik eden kötü arkadaşların arasından – ya da yanıltıcı öğretmenlerden gelen öğrencilerden – uzaklaştırmak için bölücü bir şekilde konuşmaktan çekinmiyoruz. Çocuklarımızı, ödevlerini yapmamak gibi olumsuzluklardan uzak tutmak için sert bir dil kullanmaktan çekinmiyoruz. Ve Budizm ile ilgilenen başka insanlar gevezelik etmeye, içmeye, parti yapmaya, şarkı söylemeye, dans etmeye ya da belden aşağı şakalar ya da şiddet hikayeleri anlatmaya tamamen bağımlı olduklarında, bu kişiler bodhisattva'ları hissetmeyecekse ve genel olarak Budistler, asla eğlenmezler ve manevi yol onlar için uygun değil gibi düşüncelere kapılacaklarsa, duruma müdahele etmeye hazırız.

Kendi Durumumuza İlişkin Üç Hatalı Eylem

(5) Geçimimizi yanlış bir geçim yolu aracılığıyla kazanmak

Bu tür geçim kaynakları dürüst olmayan veya aldatıcı yollarla sağlanır ve esasen beş ana türde kategorize edilebilir: (a) Gösteriş veya ikiyüzlülük, (b) Yaltaklanmak veya başkalarını kandırmak için yumuşak kelimeler kullanmak, (c) şantaj, haraç veya insanların suçluluğu üzerinden prim kasmak, (d) hayali suçlar için rüşvet istemek veya para cezası kesmek ve (e) karşılığında daha büyük bir şey elde etme amacıyla rüşvet vermek. Bu tür araçlara, ahlaki öz haysiyet veya ihtiyat duygusundan tamamen yoksun olduğumuz için başvururuz.

(6) Heyecanlanmak ve boş aktivitelere dalmak

Hoşnutsuz, huzursuz, sıkılmış veya hiperaktif olmak ve ayrıca biraz heyecan kovalama arzusu yüzünden, bir alışveriş merkezinde dolaşmak, televizyonda kanallar arasında gezinmek, bilgisayar oyunları oynamak vb. gibi boş dikkat dağıtma aktivitelerine dalmak. Böylece tamamen duruma dalmış ve kontrolden çıkmış hale geliriz. Öfkelerini yatıştırmak veya depresyonlarını gidermek, bu tür şeylere bağımlıysalar onlara yardımcı olmak, bize karşı düşmanlık duyduklarından şüphelenirsek güvenlerini kazanmak veya eski dostlukları güçlendirmek için başkalarıyla bu tür faaliyetlerde bulunursak, olumlu davranmak ve başkalarına yardım etmek için kendimizi disipline etmeye odaklanan etik eğitimimize zarar vermiş olmayacağız. Ancak, yapacak daha iyi bir şeyimiz olmadığını düşünerek bu tür faaliyetlere girersek, sadece kendimizi kandırmış oluruz. Yapacak daha iyi şeyler her zaman vardır. Ancak bazen, yorulduğumuzda veya depresyona girdiğimizde coşkumuzu ve enerjimizi yenilemek için bir mola vermeye ihtiyacımız olur. Makul sınırlar çizdiğimiz sürece bunda bir sakınca yoktur.

(7) Sadece samsarada amaçsızca dolaşmayı niyetlenmek

Birçok sutra, bodhisattvaların kendilerini özgürlüğe kavuşturmaktansa samsarada kalmayı tercih ettiğinin altını çiziyor. Bu, rahatsız edici duygularımızı ve tutumlarımızı yenmek ve kurtuluşa ulaşmak için çalışmadığımız, sadece sanrılarımızı koruduğumuz ve başkalarına yardım etmek için onlarla birlikte çalıştığımız anlamına gelmemelidir. Bu, özgürlük ve aydınlanma için çalışmaktan tamamen vazgeçmeye karar verdiğimiz bodhichitta'dan vazgeçmeye ilişkin on sekizinci kök bodhisattva yemininden çok farklıdır. Burada, etik öz disiplinimizi ciddi şekilde zayıflatan rahatsız edici duygulardan kendimizi kurtarmanın önemsiz ve gereksiz olduğu kanaatindeyiz. Bodhisattva yolunda, özellikle anuttarayoga tantrası söz konusu olduğunda, spiritüel ilerlememizi geliştirmek için arzularımızın enerjilerini dönüştürür ve kullanırız, bu, arzularımıza özgürce egemenlik verdiğimiz ve onlardan kurtulmak için hiçbir şey yapmadığımız anlamına gelmez.

Hem Kendimize Hem Başkalarına İlişkin İki Hatalı Eylem

(8) Kötü şöhret kazanmamıza neden olan davranışlardan kendimizi uzak tutmak

Et yemeyi sevdiyimizi varsayalım. Vejetaryen Budistlerden oluşan bir grubun arasındaysak ve biftek yemekte ısrar ediyorsak, onların eleştirilerine ve saygısızlıklarına davetiye çıkarıyoruz demektir. Dharma hakkındaki sözlerimizi ciddiye almayacak ve bizim hakkımızda hikayeler yayarak başkalarını da yardımımıza karşı anlayışsız hale getirecekler. Gelişen bodhisattvalar olarak kendimizi bu tür davranışlardan uzak tutmazsak büyük bir hata yapmış oluruz.

(9) Rahatsız edici duygu ve tutumlarla hareket edenleri düzeltmeye çalışmamak

Bir büroda, okulda, manastırda veya hanede yetkili bir konumdaysak ve belirli üyelere olan bağlılığımız veya onlar tarafından beğenilme arzumuz nedeniyle, yıkıcı davranan rahatsız edici duygu ve tutumları olan kişileri azarlamıyor veya cezalandırmıyorsak, tüm grubun disiplinine ve moraline zarar vermiş oluruz.

Geniş Kapsamlı Sabır Eğitimine Zarar Veren Dört Hatalı Eylem

Sabır (bzod-pa, San. kshanti), Dharma'yı uygulamanın zorluklarıyla ve kendi acılarımızla öfke duymadan zarar verenlerle baş etme istekliliği olarak tanımlanabilir.

(1) Dört olumlu eğitimi ihmal etmek

Bu eğitimler, (a) sözlü olarak taciz edildiğinde veya eleştirildiğinde, (b) başkalarının öfkesinin hedefi olduğunda, (c) dövüldüğünde veya (d) aşağılandığında öç alma amacı taşımıyor. Bu dört durumda öç almaya çalışmamak yönünde kendimizi eğitmek sabrımızın artmasına neden olduğundan, bunu ihmal edersek bu olumlu özelliğimizin gelişimine zarar vermiş oluruz.

(2) Bize kızanları görmezden gelmek

Başkaları bize kızarsa ve kin beslerse ve kibir, kin, kıskançlık, tembellik, kayıtsızlık veya umursamazlık nedeniyle bu konuda hiçbir şey yapmaz ve öfkelerini yatıştırmaya çalışmazsak, sabrımızın mükemmelleşmesini engelleriz. Başka bir deyişle, sabrın tam tersi olan öfkenin azalmaksızın devam etmesine izin verdiğimiz için sabrımızın mükemmelleşmesine engel olmuş oluruz. Bu hatayı önlemek için, yanlış bir şey yapmış olsak da olmasak da özür dileriz.

(3) Başkalarının özürlerini kabul etmemek

Üçüncü kök bodhisattva çöküşü, başkalarına öfkeli olduğumuz anda bizden özür dilediklerinde onların özürlerini dinlememektir. Burada onlara kin beslediğimizden dolayı özürlerini kabul etmiyoruz.

(4) Öfkeye dayalı davranışlarda bulunmak

Herhangi bir durumda öfkelendiğimizde, buna karşı koymak için ters kuvvet uygulamadan, kin tutarak öfkeye dayalı hareketlere devam edersek, sabırlı hoşgörü geliştirmemizi imkansız hale getiririz. Bu güçleri, örneğin can sıkıntımızın objelerine sevgi üzerine meditasyon yapmak gibi uygularsak ve yine de başarısız olursak, bu bizim hata yapmış olduğumuz anlamına gelmez. En azından denedik ve bu da sabır geliştirme pratiğimizi zayıflatmaz.

Geniş Kapsamlı Azim Geliştirme Eğitimine Zarar Veren Üç Hatalı Eylem

Azim (brtson-grus, San. virya, pozitif coşku) yapıcı davranışlara devam etme gücü olarak tanımlanabilir.

(1) Hürmet ve saygı arzusu nedeniyle bir takipçi grubu toplamak

Etrafımıza bir arkadaş, hayran veya öğrenci kitlesi topladığımızda veya biriyle evlenmeye veya birlikte yaşamaya karar verdiğimizde, amacımız başkalarının bize saygı göstermesi, bize sevgi ve şefkat sunması, bizi hediyelere boğması, bize hizmet etmesi, ve günlük işlerimizi yapması ise, o zaman başkalarına yardım etmek gibi kendimiz için olumlu olan şeyleri yapma hevesimiz kaybolur. Başkalarına bizim için ne yapmaları gerektiğini söylemeye dayalı daha düşük bir çalışma tarzı bizim için çok daha cezbedici olur.

(2) tembellikten vb. nedenlerden dolayı hiçbir şey yapmamak.

Kendimizi tembelliğe, ilgisizliğe, ilgisizliğe, hiçbir şey yapamama, hiçbir şeye ilgi duymamaya, uzun süre uyumaya, bütün gün yataktan çıkmamaya, şekerleme yapmaya ya da hiçbir şey yapmadan boş boş oturmaya teslim edersek, buna bağımlı hale geliriz ve başkalarına yardım etme hevesimizi kaybederiz. Tabii ki hasta ya da bitkin olduğumuzda dinlenmemiz gerek ama çok fazla yumuşak davranarak kendimizi şımartmak büyük bir hatadır.

(3) Bağlılık yüzünden hikayelerle vakit geçirmek

Başkalarına yardım etme coşkusunun gelişmesini engelleyen üçüncü unsur, anlamsız bir şekilde zaman kaybetmektir. Örnek vermek gerekirse; seks, şiddet, ünlüler, siyasi entrikalar vb. hakkında hikayeler anlatmak, dinlemek, okumak, televizyonda veya filmlerde bunları izlemek veya internette boş boş gezinmek.

Geniş Kapsamlı Zihinsel İstikrar Eğitimine Zarar Veren Üç Hatalı Eylem

Zihinsel istikrar (bsam-gtan, San. dhyana, konsantrasyon), rahatsız edici duygular, dikkat dağınıklığı veya zihinsel donukluk nedeniyle dengesini veya odağını kaybetmeyen bir zihin durumu olarak tanımlanabilir.

(1) Konsantrasyon kazanmak için yollar aramamak

Gurur, kin, tembellik veya kayıtsızlıktan dolayı, bir öğretmenin zihnimizi nasıl konsantre (ting-nge-'dzin, San. samadhi) edeceğimize dair verdiği öğretilere katılmazsak, zihinsel istikrarımızı nasıl dengeleyebilir veya geliştirebiliriz? Hastaysak, talimatların yanlış olduğundan şüpheleniyorsak veya zaten mükemmel bir konsantrasyon seviyesine ulaşmışsak, o zaman öğretilere katılmamıza gerek yok.

(2) Zihinsel istikrarı engelleyen bariyerleri yıkmaya çalışmamak

Konsantrasyon kazanmak için meditasyon yaparken beş büyük engelle karşılaşırız. Eğer teslim olur ve bunları ortadan kaldırmaya çalışmazsak, zihinsel istikrarımızın gelişimine zarar vermiş oluruz. Bunları ortadan kaldırmaya çalışıyor ancak başarılı olamıyorsak, hatalı sayılmayız. Bu beş engel şunlardır: (a) arzu edilen beş duyusal obje türünden herhangi birinin peşine düşmeye niyetlenmek, (b) kin içeren düşünceler, (c) bulanık kafa yapısı ve uyuşukluk, (d) dikkat dağınıklığı ve pişmanlık duyguları ve (e) kararsızlık, tereddüt veya şüphe.

(3) Zihinsel istikrar kazanmanın verdiği mutluluğu bunun esas avantajı olarak görmek

Normalde, enerjimizin büyük bir kısmını öfke, endişe, kararsızlık, özlem ya da küskünlük düşünceleri vb. şeylere veririz ya da donukluk ve uyku hali ile enerjimizi aşağı çekeriz. Zihnimizin derinliklerine konsantre oldukça, bu enerjinin daha büyük miktarlarını serbest bırakırız. Bunu fiziksel ve zihinsel bir mutluluk hissi olarak deneyimliyoruz. Bu mutluluk ne kadar güçlüyse, bizi o kadar çok içine çeker. Bu nedenle, anuttarayoga tantrasında, en süptil berrak hafif zihinsel aktiviteye ulaşmak ve onu boşluk anlayışında özümsemek için, yalnızca mükemmel konsantrasyondan elde edilenlerden çok daha yoğun mutluluk dolu zihin durumları yaratır ve bunlardan faydalanırız. Tantra uygulamasıyla bağlantılı olsun ya da olmasın, zihinsel istikrarı geliştirmenin herhangi bir aşamasında elde ettiğimiz mutluluğun tadına bağlanırsak ve bu mutluluktan aldığımız zevki pratiğimizin ana amacı olarak görürsek, geniş kapsamlı bir zihinsel istikrar geliştirme sürecimize ciddi şekilde zarar veririz.

Geniş Kapsamlı Ayrımcı Farkındalık Geliştirme Eğitimine Zarar Veren Sekiz Hatalı Eylem

Ayrımcı farkındalık (shes-rab, San. prajna, bilgelik), neyin doğru ve yanlış, uygun ve uygunsuz, yararlı ve zararlı olduğu vb. arasında kesin bir şekilde ayrım yapmamıza imkan veren zihinsel bir faktördür.

(1) Shravaka (dinleyici) aracını terk etmek

Altıncı kök bodhisattva çöküşü, shravaka aracının metinsel öğretilerinin Buda'nın sözleri olmadığını iddaa etmek, bunlardan on dördüncüsünün, içlerindeki talimatların bağlılığı vb. ortadan kaldırmak için etkisiz olduğunu söylemektir. On üçüncüsü, bodhisattvalara, shravaka aracının öğretilerinin bir parçası olan laik veya manastır pratimoksha (bireysel özgürlük) yeminleri tutan bodhisattvaların, bodhisattvalar olarak bu yeminleri korumalarına gerek olmadığını söylemektir. Daha basit bir dille, buradaki hatalı eylem, bodhisattvaların shravaka aracından gelen öğretileri – özellikle pratimoksha yeminlerinin disiplin kurallarıyla ilgili olanları – dinlemeye ya da onlarla kendilerini desteklemeye veya eğitmeye ihtiyacı olmadığını düşünmek veya aynısını başkalarına söylemektir. Aslında kimsenin yemininden vazgeçmesine gerek yoktur.

Söz verdiğimiz disiplin kurallarını incelerken ve bunlara uyarken, hangi tür davranışların benimsenip hangilerinden uzak durulması gerektiğini ayırt etme yeteneğimizi pekiştiririz. Pratimoksha yeminleriyle kendimizi eğitme ihtiyacını reddederek, ayırt edici farkındalığımızın gelişimini zayıflatırız. Ayrıca shravaka öğretilerini yalnızca shravakalar için gerekli olduğu ve bodhisattvalar için değersiz olduğu kanaati de yanlıştır.

(2) Kendi yöntemlerimize sahipken bunlar için çaba sarf etmek

Tüm çabamızı, şefkat ve bilgelikle ilgili engin bodhisattva öğretilerini incelemeyi ve eğitmeyi ihmal ederek, yalnızca pratimoksha yeminlerimizi incelemek ve desteklemek için harcarsak, yine ayrımcı farkındalığımızı zayıflatmış oluruz. Shravaka aracının öğretilerine odaklandığımız zaman, aynı zamanda bodhisattvalar üzerinde de çalışmış oluruz.

(3) Buna hiç gerek yokken Budist olmayan metinleri incelemeye efor sarf etmek

Yapılan değerlendirmelere göre Budist olmayan metinler mantık ve gramer üzerine yapılan çalışmalara atıfta bulunuyor. Buraya yabancı dil öğrenmek için olan kitapları veya modern eğitim müfredatından matematik, bilim, psikoloji veya felsefe gibi herhangi bir konuya dair kitapları da dahil edebiliriz. Buradaki genel hata, tüm çabamızı bu konuları incelemeye harcamak ve Mahayana çalışmalarımızı ve pratiğimizi ihmal etmek ve bunun sonucunda hepsini unutmaktır. Eğer son derece zekiysek, hızlı bir şekilde öğrenebiliyorsak, Mahayana öğretilerine dair mantık ve akla dayalı sağlam ve istikrarlı bir anlayışımız varsa ve bu öğretileri uzun süre hafızamızda tutabiliyorsak, Mahayana çalışmalarımızı ve pratiğimizi her gün devamlı olarak sürdürüyorsak, o zaman Budist olmayan metinleri incelemekte hiçbir sakınca yoktur.

Tibetli olmayan ama Tibet dilini öğrenmek isteyen Budizm öğrencilerinin bu meseleyi her zaman akıllarında tutmaları onlar için faydalı olacaktır. Dilleri hızlı ve kolay öğrenebiliyorlarsa, Budizm'de zaten güçlü bir temele sahiplerse ve hem dil hem de Dharma üzerine çalışmak için yeterli zamana sahiplerse, Tibetçe öğrenmeleri onlar için çok faydalı olacaktır. Tibetçe'yi daha derin araştırmalar için bir araç olarak da kullanabilirler. Bununla birlikte, dili çok zor bulurlarsa, zaman ve enerjileri sınırlı ise ve henüz Budizm hakkında derin bir anlayışa sahip değillerse veya istikrarlı bir günlük meditasyon pratiği rutinleri yoksa, Tibetçe üzerine yoğunlaşarak ruhsal gelişimlerine zarar verirler ve hatta engellerler. Bu bağlamda önceliklerimizi belirlemek çok önemlidir.

(4) Bunlara efor harcamaya istekli olsak bile, çok fazla bağlanmak

Tibet dili gibi Budist olmayan materyalleri yukarıdaki tüm şartlarla çalışma kapasitesine sahipsek, konuya çok fazla bağlanırsak spiritüel pratiklerimizden vazgeçebilir ve tamamen bu daha az hayati öneme sahip konuya konsantre olabiliriz. Tibetçe'ye veya matematiğe hakim olmak, rahatsız edici duygu ve tutumlarımızdan ya da bunların doğurduğu sorunlardan ve ıstıraplardan kurtulmamızı sağlamaz. Ne de ki, bize başkalarına mümkün olduğu yardım etme yeteneği vermez.  Sadece bodhichitta'yı mükemmelleştirmek ve geniş kapsamlı tutumlar, özellikle de boşluğun ayırt edici farkındalığına sahip olmak bizi bu hedefe götürebilir. Bu nedenle, Budist olmayan – öğrenmesi kesinlikle faydalı, ancak odaklanılması gereken esas konular olmayan – konulara çok fazla bağlanmaya karşı korunmak için, bunları ayık bir şekilde, doğru bir bakış açısıyla ele alıyoruz. Bu şekilde, neyin gerekli olduğunu doğru bir şekilde ayırt ediyor ve kendimizi daha az hayati konulara dalmaktan koruyoruz.

(5) Mahayana aracını terk etmek

Altıncı kök bodhisattva çöküşü, Mahayana metinlerinin Buda'nın sözleri olmadığını iddia etmektir. Burada, bu sözlerin genel olarak otantik olduğunu kabul ediyoruz, ancak belirli yönlerini, özellikle bodhisattvaların hayal edilemeyecek kadar kapsamlı eylemleri ve akıl almaz derecede derin boşluk öğretileriyle ilgili metinleri eleştiriyoruz. İlki, sayısız dünyada sayısız varlığa aynı anda yardım eden sayısız formda kendilerini çoğaltan Budaları içerirken, ikincisi, anlaması son derece zor olan özlü ayetlerin koleksiyonlarını içerir. Ayırt edici farkındalığımızı onları aşağıdaki dört yoldan herhangi biriyle reddederek yozlaştırırız: (a) içeriklerinin düşük olduğunu – saçma sapan şeyleri ifade ettiklerini söylemek, (b) ifade biçimlerinin düşük olduğu – hiçbir anlam ifade etmeyen kalitesiz yazılar olduklarını söylemek, (c) yazarları kalitesiz – aydınlanmış bir Buda'nın sözleri bu kadar kalitesiz olamaz demek veya (d) kullanım skopları çok dar – bunların kimseye bir faydası yok demek. Böyle yanlış bir şekilde – kapalı fikirli ve kızgın bir şekilde ayrımcılık yaparak, herhangi bir şeyi doğru şekilde ayırt etme yeteneğimize zarar veririz.

Anlamadığımız öğretiler veya metinlerle karşılaştığımızda açık fikirli kalırız. Onları şimdi takdir edemesek veya anlayamasak da, Budaların ve yüksek düzeyde realize edilmiş bodhisattvaların bunları anladıklarını ve anlamlarını idrak ederek başkalarına sonsuz şekillerde fayda sağladıklarını düşünüyoruz. Bu şekilde, gelecekte onları kavramaya çalışmak için sağlam bir kararlılık (mos-pa) geliştiriyoruz. Öğretileri küçümsemediğimiz ve karalamadığımız sürece, bu kesin kararlılıktan yoksun olmakta bir sakınca yoktur. Onları anlamadığımızı kabul ederek en azından sakinliğimizi koruyoruz.

(6) Kendimizi övmek ve/veya başkalarını küçümsemek

İlk kök bodhisattva çöküşü, tüm bunları kazanma arzusu veya kıskançlık motivasyonu ile yapmaktır. Buradaki motivasyon gurur, kibir, kin veya öfkedir. Bu tür motivasyonlar, kendimizi başkalarından daha iyiymiş gibi yanlış bir şekilde ayırt ettiğimizde kendilerini gösterirler.

(7) Dharma uğruna çalışmamak

İkinci kök bodhisattva çöküşü, bağlılık ve cimrilik nedeniyle Dharma'yı başkalarına aktarmamaktır. Buradaki kusur öğretmek, Budist ayinlerini yapmak, Budist törenlerine katılmak ya da gurur, öfke, kin, tembellik ya da kayıtsızlıktan dolayı tartışmaları dinlemek değildir. Böyle bir motivasyonla, neyin değerli olduğunu doğru bir şekilde ayırt etmeyiz. Bununla birlikte, öğretmen olmadığımızı hissettiğimiz veya çok hasta olduğumuz için ya da duyacağımız ya da vereceğimiz öğretilerin yanlış olacağından şüphelendiğimiz için ya da dinleyicilerin bunları tekrar tekrar duyduğunu ve zaten bildiğini düşündüğümüz için ya da onları tam olarak derinden bildiğimizi ve daha fazla dinlememize gerek kalmadığını düşündüğümüz için ya da zaten öğretilere odaklandık ve benimsedik, bu yüzden onlar hakkında hatırlatmalara ihtiyacımız yok diye düşündüğümüz için ya da bizden daha üst bir düzeydeler ve onları dinlersek kafalarımız karışır düşüncesinden dolayı tartışmalara ve öğretilere katılmamayı seçersek bunda da bir sakınca yoktur. Ayrıca biz oraya gittiğimizde öğretmenlerimiz bundan rahatsız olacaksa – örneğin bize başka bir şey yapmamızı söylemişlerse – o zaman o öğretiye kesinlikle gitmeyiz.

(8) Bir öğretmen ile alay etmek için dil unsurunu kullanmak

Spiritüel öğretmenleri dil becerilerine göre yargıladığımızda doğru ayırt etme yeteneklerimizi zayıflatmış oluruz. Ağır bir aksanla konuşan, anlattıkları doğru olmasına rağmen birçok gramer hatası yapanlarla alay eder ve onları reddeder ama akıcı bir şekilde konuşan ama anlattıklarının tamamı saçmalık olanların peşinden koşarız.

Başkalarının Yararı İçin Çalışmakla Çelişen On İki Hatalı Eylem

(1) İhtiyacı olanlara yardım etmemek

Öfke, kin, tembellik ya da ilgisizlik nedeniyle, aşağıda listelenen konulara dair yardıma ihtiyacı olan insanlardan herhangi birinin yardımına gitmemek: (a) olumlu bir şey hakkında karar verirken, örneğin bir toplantıda yardıma ihtiyacı olanlara, (b) seyahat konusunda yardıma ihtiyacı olanlara, ( c) Bildiğimiz bir yabancı dili öğrenme konusunda yardıma ihtiyacı olanlara, (d) Ahlaki kusuru olmayan bir görevi yerine getirmede yardıma ihtiyacı olanlara, (e) Bir evin, tapınağın veya malvarlığının gözetilmesinde yardıma ihtiyacı olanlara, (f) Kavgayı veya tartışmayı durdurmada yardıma ihtiyacı olanlara, (g) düğün gibi bir olayı kutlarken veya (h) bir hayır işi yaparken yardıma ihtiyacı olanlara. Bununla birlikte, eğer hastaysak, başka bir yere yardım için söz vermişsek, yardım edebilecek başka birini göndermişsek, daha acil olan olumlu işlerle meşgulsek veya sadece yetersizsek yardıma gitmeyi reddetmek başkalarına yardım etme çabalarımıza zarar vermez. Ayrıca, görevin başkalarına zararlı olması, Dharma'ya aykırı olması veya mantıksız olması veya yardımımızı talep eden kişilerin başka bir yerden yardım bulabiliyor olması durumunda da yardıma gitmemekte bir sakınca yoktur.

(2) Hastalara hizmet etmeyi ihmal etmek

Öfke, kin, tembellik veya kayıtsızlık yardım eli uzatmamak.

(3) Istırabı hafifletmeye çalışmamak

Yine yukarıdakilerle aynı nedenlerden dolayı. Zorluklardan muzdarip yedi tür insan özel bakıma ihtiyaç duyar: (a) körler, (b) sağırlar, (c) ampute ve sakatlar, (d) yorgun yolcular, (e) zihinsel dengeyi engelleyen beş engelden herhangi birinden muzdarip olanlar , (f) kötü niyetli ve güçlü önyargılara sahip olanlar ve (g) yüksek statülü pozisyonlardan aşağı statülere düşmüş olanlar.

(4) Pervasızlara karakterlerine uygun bir şekilde öğreti vermek

Pervasız (bag-med) kişiler, davranışsal neden-sonuç yasalarını umursamayan ve dolayısıyla davranışları kendilerine bu ve gelecekteki yaşamlarında mutsuzluk ve sorun getirecek olan kişilerdir. Öfkeli ve onay vermeyen bir yapıda olursak, bu tür insanlara yardım edemeyiz. Onlara ulaşmak için becerikli olmamız ve yaklaşımımızı onların özel durumlarına uyacak şekilde değiştirmemiz gerekir. Örneğin, komşumuz hırslı bir avcıysa, ona cehennemde yanacağını öfkeyle vaaz etmemiz doğru olmaz. Komşumuz muhtemelen bir daha bizi görmek bile istemeyecek. Bunun yerine, ona örneğin av etinin ailesine ve arkadaşlarına sunulması bakımından ne kadar iyi bir hizmet sunduğunu söyleyerek komşumuzla arkadaş olmalıyız. Tavsiyemizi kabul edecek kıvama geldiği zaman ona can almadan rahatlamak ve başkalarını mutlu etmek için yavaş yavaş daha iyi yollar önerebiliriz.

(5) Alınan yardımı geri ödememek

Bize yaptıkları yardımın karşılığında başkalarına yardım etmeyi istememek ya da yapılan yardımları unutmak, geri vermeyi düşünmemek. Ancak, örneğin arabalarını tamir ederken olduğu gibi, karşılığında yardım sunmaya çalışırken, bilgi ve beceriden yoksun isek veya çok zayıfsak, bunda bir sakınca yoktur. Ayrıca bize yardım edenler karşılığında hiçbir şey istemezlerse, onları teklifimizi kabul etmeye zorlamak da doğru değil.

(6) Başkalarının zihinsel hüzününü hafifletmemek

Kin, tembellik ya da kayıtsızlıktan dolayı, sevdiklerini, paralarını ya da değerli eşyalarını kaybedenleri teselli etmeye çalışmazsak, hatalıyız demektir. Üzülen veya morali bozuk olanlar bizim şefkatimize, sempatimize ve anlayışımıza ihtiyaç duyarlar, onlara acımamıza değil.

(7) İhtiyacı olanlara sadaka vermemek

Öfke, kin, tembellik veya kayıtsızlık nedeniyle. Cimrilik nedeniyle sadaka vermiyorsak bu, bir kök çöküşüdür.

(8) Çevremizin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmamak

Akrabalar, arkadaşlar, iş arkadaşları, çalışanlar, öğrenciler vb. çevremizi, özellikle başkalarına yardım ederken sosyal hizmetle meşgulken, inat, tembellik veya kayıtsızlıktan dolayı ihmal etmek büyük bir hatadır. Onların fiziki ihtiyaçlarını karşılamamız ve ruhi esenliklerini gözetmemiz gerekir. Bize en yakın olanların ihtiyaçlarını bile görmezden gelirsek, tüm canlı varlıklara yardım etmeye çalıştığımızı nasıl iddaa edebiliriz?

(9) Başkalarının tercihlerine uymaya çalışmamak

Başkalarının bizden yapmamızı istedikleri veya yapmayı sevdikleri şeyler kendilerine veya başkalarına zarar vermedikçe, bunları kabul etmemek bir hatadır. Herkes işleri farklı şekillerde yürütür ve kişisel zevklere sahiptir. Buna kin, tembellik, ilgisizlik gibi nedenlerle saygı göstermezsek, örneğin nerede ne yenir gibisinden ufak tefek tartışmalara gireriz ya da tercihlerine duyarsız kalırız ve menüyü sipariş ederken rahatsızlık ya da küskünlüklere neden oluruz.

(10) Konuşurken başkalarının yeteneklerini veya iyi niteliklerini övmekten kaçınmak

Öfke, kin, kayıtsızlık ya da tembellik nedeniyle, iyi bir şey yaptıklarında başkalarını övemezsek ya da başka birinin övgüsüne katılmazsak, onların büyümeye devam etmelerine karşı ilgimizi ve coşkumuzu zayıflatırız. Başkaları, özel olarak ya da toplum içinde övülmekten utanıyorsa ya da yüzlerine karşı övüldüğünde kibirli ya da kinli oluyorsa, sözlerimizi içimizde tutmamız daha iyidir.

(11) Koşullara göre ceza uygulamamak

Başkalarına yardım etmek söz konusu olduğunda, eğer asi bir şekilde hareket ederlerse onları disipline etmek çok önemli. Duygusal problemler veya tembellik, kayıtsızlık veya umursamazlık nedeniyle bunu yapamazsak, iyi bir rehber olma yeteneğimize zarar veririz.

(12) Ekstrafiziksel güçler veya büyü yapma yeteneği gibi şeyleri kullanmamak

Bazı durumlar, diğerlerine yardım etmek için ekstrafiziksel güçler (rdzu-'phrul) kullanmak gibi özel yöntemler gerektirir. Bu araçlara sahipsek, ancak bunları uygun ve etkili olabilecekleri durumlarda kullanmazsak, yardım etme yeteneğimize zarar vermiş oluruz. Sahip olduğumuz becerileri, yetenekleri ve kazanımları başkalarına fayda sağlamak amacıyla kullanmaya çalışmalıyız.

Top