Temel Bodhisattva Yeminleri

Arka Plan

Yemin (Tib. sdom-pa), bir zihinsel devamlılık üzerinde davranışımızı şekillendiren gizil ve görünmez formdur. Spesifik olarak da, ya doğal olarak yıkıcı olan (Tib. bcas-pa'i kha-na ma-tho-ba) ya da Buddha’nın bazı amaçlara ulaşmaya çalışan belirli bireyler için yasaklamış olduğu (Tib. bcas-pa'i kha-na ma-tho-ba) “tavsiye edilmez eylem”den (Tib. kha-na ma-tho-ba) sakınmaktır. Doğal olarak yıkıcı olan eyleme örnek olarak, bir başkasının canını almak verilebilir; Buddha’nın yasakladığı eylemlere örnek olarak da, keşişlerin zihinlerinin gece ve ertesi sabah meditasyon için daha açık olması için kaçınmaları gereken öğle vaktinden sonra yemek yemek olabilir.

Bodhichitta geliştirmenin iki aşaması olan niyet etmiş (Tib. smon-pa'i sems-bskyed) ve angaje (Tib. 'jug-pa'i sems-bskyed) bodhichitta durumunda, yalnızca bu ikincisinde bodhisattva yeminleri ederiz.

Bodhisattva yeminleri (Tib. byang-sems sdom-pa) etmek demek, Buddha’nın bodhisattva olarak aydınlanmaya erişmek ve başkalarına mümkün olduğunca çok faydalı olmak için çalışanlara yasakladığı iki grup olumsuz eylemden kaçınma sözü vermektir. :

  1. İfa edildiği takdirde kökten bir düşüş teşkil eden on sekiz eylem (Tib. byang-sems-kyi rtsa-ltung),
  2. kırk altı türde kusurlu davranış (Tib. nyes-byas).

Kökten düşüş tüm bodisattva yeminlerinin kaybını ifade eder. Ruhani gelişimde düşüşe yol açması ve olumlu niteliklerin gelişmesinde engel teşkil etmesi anlamında “düşüş”tür. Kökten kelimesi ise bunun yok edilmesi gereken bir kök olduğu anlamına gelir. İfade kolaylığı açısından, bu iki gruba genellikle kökten ve ikincil bodhisattva yeminleri denir. Bunlar, başkalarına mümkün olduğunca saf ve eksiksiz bir biçimde faydalı olmak istiyorsak kaçınmamız gereken davranışlara yönelik kusursuz kılavuz ilkeler teşkil eder.

Onun yüzyılın sonunda yaşamış Hintli usta Atisha bodhisattva yeminlerinin bu özel versiyonunu Sumatralı öğretmeni Suvarnadvipalı Dharmakirti’den (Dharmapala) almış ve daha sonra Tibet’e aktarmıştır. Bu versiyon Alıştırmalar İncelemesi’nde (Tib. bSlabs-btus, San. Shikshasamuccaya, İng. Compendium of Trainings) belirtildiği gibi, Hindistan’da sekizinci yüzyılda Shantideva tarafından derlenmiş Akashagarbha Sutrası’ndan (Tib. Nam-mkha'i snying-po mdo, San. Akashagarbhasutra, İng. Sutra of Akashagarbha) gelir. Şu anda tüm Tibet gelenekleri bunu izlerken, Çin kökenli Budist gelenekleri bodhisattva yeminlerinin farklı versiyonlarını kullanır.

Bodhisattva yeminlerine bağlı kalma sözü yalnızca bu yaşam için değil, aydınlanmaya kadar devam eden sonraki tüm yaşamlar için de geçerlidir. Böylece, gizil formlar olan bu yeminler, zihinsel devamlılıklarımız üzerinde gelecek yaşamlarda da sürer. Yeminleri önceki bir yaşamımızda etmişsek, bunlar bu yaşamda etmiş olduğumuz taze yeminler olmadıkça, şu anda bilmeden tam bir ihlalde bulumakla bunları kaybetmiş olmayız. Bu yaşamda yeminleri ilk kez olarak yeniden etmek, onları ilk kez ettiğimizden beri büyümekte olan aydınlanmaya erişme çabalarımızın ivmesini artırır. Bu sebeple, Mahayana ustaları bodhisattva yeminleri bozulmadan ve henüz güçlüyken ölmenin önemini vurgular. Bu yeminlerin zihinsel devamlılıklarımızda süregelen mevcudiyetleri gelecek yaşamlarda da – biz bunları tekrar etmek suretiyle tazelemeden evvel de – olumlu güç (liyakat) biriktirmeye devam eder.

Şimdi Gelug ekolünün kurucusu Tsongkhapa’nın bodhisattva yeminlerine ilişkin on beşinci yüzyıl tefsiri Bodhisattvaların Etik Disiplininin Açıklanması: Aydınlanmanın Ana Yolu (Tib. Byang-chub sems-dpa'i tshul-khrims-kyi rnam-bshad byang-chub gzhung-lam, İng. An Explanation of Bodhisattvas' Ethical Discipline: The Main Path to Enlightenment) adlı eserini izleyerek, kökten bir düşüş teşkil eden on sekiz olumsuz eyleme yakından bakalım. Bunların her biri bilmemiz gereken birden fazla koşula sahiptir.

On Sekiz Kökten Bodhisattva Düşüşü

(1) Kendimizi övmek ve/veya başkalarını küçümsemek

Bu düşüş daha alt düzeydeki bir kimseye bu gibi sözler söylemek anlamına gelir. Söz konusu motivasyonun karşıdaki kişiden kazanç, övgü, sevgi, saygı, vs. elde etme arzusunu veya küçümsenen kişiye ilişkin kıskançlık içermesi gerekir. Söylediğinizin doğru veya yanlış olmasının hiçbir önemi yoktur. Her yerde Budist olduklarının reklamını yapan profesyonellerin bu düşüş konusunda dikkatli olmaları gerekir.

(2) Dharma öğretilerini veya servetini paylaşmamak

Burada söz konusu motivasyonun özel olarak bağımlılık ve cimrilik olması gerekir. Bu olumsuz eyleme yalnızca notlarımızı veya ses kayıt cihazımızı aşırı sahiplenmek değil, zamanımız konusunda cimri davranmak ve ihtiyaç zamanında yardım etmeyi reddetmek de dahildir.

(3) Başkalarının özürlerini dinlememek veya başkalarına vurmak

İkisinin de motivasyonu öfke olmalıdır. Bunlardan ilki, bir kimseye bağırırken veya vururken, onun bizden af dilemesi ya da o sırada bir başkasının bize durmamız için yalvarması ama bizim yine de kabul etmememiz durumuna ilişkindir. İkincisi ise sadece birine vurmaktır. Bazen söylediklerimizi dinlemiyorlarsa yaramaz çocuklara veya kedi ya da köpeklerimize yolun ortasına fırlamalarını önlemek için şaplak atmamız gerekebilir ama öfkeyle disiplin altına almaya çalışmak asla doğru değildir ve hiçbir işe yaramaz.

(4) Mahayana öğretilerini atmak ve yenilerini ileri sürmek

Bu, bodhisattvalara ilişkin bir konuda, örneğin etik davranışları konusunda, doğru öğretileri reddetmek ve bunların yerine, aynı konuda makul ama yanlış yönlendirici talimatlar uydurmak, bunun gerçek olduğunu iddia etmek ve sonra da kendimize takipçi kazanmak için bunu başkalarına öğretmektir. Bu düşüşe örnek durumlardan biri, müstakbel öğrencileri kaçırmak istemeyen öğretmenlerin liberal ahlakı ve buna uygun davranışları tasvip edip başkalarına zarar vermeyen her türlü eylemin kabul edilebilir olduğunu söylemeleridir. Bu düşüşü gerçekleştirmek için öğretmen olmak şart değildir. Bunu başkalarıyla günlük konuşmalarımızda bile yapmamız mümkündür.

(5) Üç mücevhere yapılmış sunuları almak

Bu düşüşte söz konusu olan, Buddhalara, Dharma’ya veya Sangha’ya ait olan veya sunulmuş olan herhangi bir şeyi, kişisel olarak veya başkasına yaptırmak suretiyle, çalmamız veya zimmetimize almamız, sonra da bunun artık bize ait olduğunu düşünmemizdir. Bu bağlamda Sangha, dört veya daha çok keşişten oluşan herhangi bir grup demektir. Buna örnek olarak, bir Budist anıtı inşa etmek, Dharma kitapları basmak veya bir grup rahibe veya rahibeye yiyecek vermek için bağışlanmış bir fonu zimmete geçirmek sayılabilir.

(6) Kutsal Dharma’dan ayrılmak

Burada söz konusu olan düşüş, shravaka (Tib. nyan-thos), pratyekabuddha (Tib. rang-rgyal) veya bodhisattva araçlarının metinsel öğretilerinin Buddha’nın sözleri olduğunu inkar etmek veya görüşlerimizi yüksek sesle söylemek suretiyle, başkalarının inkar etmesine yol açmaktır. Shravakalar Buddha’yı, öğretileri henüz hâlâ bakiyken dinleyenler; pratyekabuddhalar da çoğunlukla Dharma’nın artık doğrudan bulunmadığı karanlık çağlarda yaşayan kendi kendilerini idrak eden uygulayıcılardır. Bunu yaparken ruhani ilerleme kaydetmek için önceki yaşamlarda yaptıkları etütlerden ve pratiklerden elde ettikleri sezgisel anlayışı temel alırlar. Her ikisine de yönelik öğretilerin hepsi Hinayana’yı veya samsaradan kişisel kurtuluşa erişmeye yönelik “alçakgönüllü aracı” teşkil eder. Mahayana aracı tam ve eksiksiz olarak aydınlanmaya erişmeye yönelik yöntemleri vurgular. Her iki aracın da tüm veya bazı metinlerinin Buddha’dan geldiğini inkar etmek, kökten bir düşüştür.

Bu yemine bağlı kalmak, tarihsel bir perspektiften ayrılmak anlamına gelmez. Buddha’nın öğretileri yazıya dökülmeden önce yüzyıllar boyunca sözel olarak aktarılmış olduğundan, kuşkusuz kimi bozulmalar ve tahrifatlar meydana gelmiştir. Tibet’in Budist kanonunu derleyen büyük ustalar elbette gerçek olmadıklarını düşündükleri metinleri ayıklamıştır. Bununla beraber, kararlarını önyargıya dayandırmak yerine, her türlü materyalin geçerliliğini – yani pratiğinin daha iyi yeniden doğuş, özgürleşme veya aydınlanmaya ilişkin Budist amaçlara yol açma kapasitesini – değerlendirmek için yedinci yüzyılda yaşamış Hintli usta Dharmakirti’nin kriterini kullanmışlardır. Budist metinleri arasındaki ve hatta belirli bir metin içerisindeki stilistik farklar genellikle öğretilerin farklı kısımlarının yazıya dökülüp farklı dillere tercüme edildiği zamansal farklılıkların göstergesidir. Dolayısıyla, metinleri modern metin analiz yöntemleriyle çalışmak genellikle verimli sonuç verebilir ve bu yeminle çelişmez.

(7) Manastır mensuplarını cübbelerinden etmek veya cübbelerini çalmak gibi davranışlarda bulunmak

Bu düşüş bilhassa bir, iki veya üç Budist rahibe veya rahibeye, ahlaki durumlarına veya etüt ya da pratik düzeylerine bakmaksızın, zarar veren bir şey yapmak anlamına gelir. Bu gibi eylemlerin kötü amaçla veya kötü niyetle yapılmış olması gerekir ve bunlar rahiplerle rahibelere vurmayı veya onlara karşı sözel şiddet kullanmayı, mallarına el koymayı veya onları manastırlarından attırmayı içerebilir. Fakat rahip veya rahibeleri attırmak, dört esas yeminden birini bozmuşlarsa, düşüş teşkil etmez. Bu yeminler, bilhassa başka bir insanı öldürmemek; bilhassa manastır düzenine ait olan bir şeyi çalmamak; özellikle ruhani başarılar konusunda yalan söylememek ve cinsel hayattan tamamen uzak olmaktır.

(8) Beş iğrenç suçtan birini işlemek

Beş iğrenç suç (Tib. mtshams-med lnga) (a) babalarımızı öldürmek, (b) annelerimizi öldürmek veya (c) bir arhat’ı (özgürleşmiş varlık) öldürmek (d) kötü niyetlerle bir Buddha’nın kanını almak veya (e) manastır düzeninde ayrılık yaratmaktır. Bu sonuncu iğrenç suç Buddha’nın öğretilerini ve manastır kurumunu inkar etmek, manastır mensuplarını bunlardan uzaklaştırmak ve bunları kişinin kendi yeni kurduğu dinine ve manastır geleneğine katmaktır. Bu, bir Dharma merkezini veya kurumunu – bilhassa kurum içi veya ruhani öğretmenler arasındaki yozlaşma yüzünden – terk edip Buddha’nın öğretilerini izlemeye devam eden bir başka merkez kurmak değildir. Dahası, bu iğrenç suç kapsamında, sangha terimi bilhassa manastır kurumunu ifade eder. Batılı Budistler tarafından bir Dharma merkezi veya organizasyonu cemaatinin eşanlamlısı olarak uydurulan geleneksel olamayan kullanımıyla “sangha”yı ifade etmez.

(9) Çarpık, düşmanca bir görüşe sahip olmak

Bu, doğru ve değerli olanı – örneğin davranışsal neden-sonuç yasalarını; yaşamda, yeniden doğuşta ve bundan kurtuluşta emin ve olumlu bir istikamet benimsenin önemini – inkar etmek ve bu gibi fikirlere ve bunlara sahip olanlara karşı düşmanca davranmaktır.

(10) Kasaba gibi yerleşim yerlerini yok etmek

Bu düşüş bir kasaba, şehir, bölge veya sayfiye alanının ortamını kasıtlı olarak yıkmak, bombalamak veya bozmak ve burayı insanların veya hayvanların yaşaması için uygun olmayan, zararlı veya zor koşullara sokmak gibi şeylere ilişkindir.

(11) Zihni eğitimsiz olanlara boşluğu öğretmek

Bu düşüşün başlıca nesneleri, bodhichitta motivasyonuna sahip olup henüz boşluğu anlamaya hazır olmayan kişilerdir. Bu öğreti bu gibi kimselerin zihnini karıştırır veya onları korkutur ve sonuç olarak kişisel kurtuluş yolunda bodhisattva yolunu terk etmelerine yol açar. Bu, tüm fenomenler doğalarında var olan, bulunabilir bir deneyimden yoksunsa, o zaman kimsenin var olmadığını, dolayısıyla da başkalarına yardımcı olmanın hiçbir anlamı olmadığını düşünmenin sonucu olarak ortaya çıkabilir. Bu eylem boşluğu, bunu yanlış anlayacak ve örneğin Budizm’in hiçbir şeyin var olmadığını öğrettiğini ve dolayısıyla bütünüyle saçma olduğunu düşünmek suretiyle Dharma’dan tamamen ayrılacak kişilere öğretmek biçiminde de olabilir. Duyu ötesi algı olmaksızın, başkalarının zihinlerinin tüm fenomenlerin boşluğu hakkındaki öğretileri yanlış anlamayacak kadar eğitimli olup olmadığını bilmek zordur. Dolayısıyla, bu öğretileri başkalarına kademeli karmaşıklık düzeyleri uyarınca anlatmak ve anlayıp anlamadıklarını düzenli olarak test etmek önemlidir.

(12) Başkalarının tam ve eksiksiz aydınlanmaya sırt çevirmelerine yol açmak

Bu eylemin nesneleri bodhichitta motivasyonunu geliştirmiş ve aydınlanmaya erişmeye çalışan kişilerdir. Düşüş, bu kişilere her daim cömertlik, sabır, vs. ile davranmaktan aciz olduklarını, Buddha olmalarının kesinlikle mümkün olmadığını ve dolayısıyla, yalnızca kendi kurtuluşları için çabalamalarının çok daha iyi olacağını söylemekle olur. Fakat bu kişiler aydınlanmaya bilfiil sırt çevirmedikçe, bu kökten düşüş tam olarak gerçekleşmez.

(13) Başkalarının pratimoksha yeminlerine sırt çevirmelerine yol açmak

Pratimoksha, veya bireysel kurtuluş yeminleri (Tib. so-thar sdom-pa) ruhban olmayan erkekler, ruhban olmayan kadınlar, rahibe adayları, çömez rahipler, çömez rahibeler, tam rahipler ve tam rahibeler için olan yeminleri içerir. Burada söz konusu olan nesneler, ilgili pratimoksha yeminlerine bağlı olan kişilerdir. Düşüş, onlara bodhisattva olarak pratimokshaya bağlı olmanın hiçbir işe yaramadığını çünkü bodhisattvalar için tüm eylemlerin saf olduğunu söylemektir. Bu düşüşün tamamına ermesi için, bu kişilerin yeminlerini bilfiil bozmaları gerekir.

(14) Shravaka aracını küçümsemek

Altıncı kökten düşüş shravaka veya pratyekabuddha araçlarının metinlerinin Buddha’nın gerçek sözleri olduğunu inkar etmektir. Burada, bunların gerçek olduğunu kabul eder ama öğretilerinin etkililiğini inkar ederiz ve bunların verdiği öğütlerle, örneğin vipassanaya (içgörü meditasyonu) ilişkin olanlarla, rahatsız edici duygulardan ve tutumlardan kurtulmanın imkansız olduğunu düşünürüz.

(15) Boşluğa ilişkin sahte bir idrakı duyurmak

Bu düşüş, boşluğun henüz tam olarak idrakına varmış olmadığımız halde, büyük ustaları kıskandığımız için bunun idrakına varmışız gibi yaparak öğretmekle veya yazmakla olur. Herhangi bir öğrencinin veya okuyucunun numaramızı yutup yutmamasının bir önemi yoktur. Fakat ne söylediğimizi anlamaları gerekir. Söylediklerimizi anlamazlarsa, düşüş tamamlanmış olmaz. Bu yemin bilhassa boşluğa ilişkin sahte bir idrakı duyurmakla ilgili olsa da, aynısından bodhichittayı veya Dharma’nın başka hususlarını öğretirken de kaçınmamız gerektiği açıktır. Boşluğu tam ve eksiksiz olarak idrak etmeksizin öğretmekte bir kusur yoktur ama bu gerçeği ve içinde bulunduğumuz geçici anlayış düzeyimizden öğretmekte olduğumuzu açıkça belirtmemiz kaydıyla.

(16) Üç Mücevherden çalınmış olanı kabul etmek

Bu düşüş, bir başkasının Buddhalardan, Dharma’dan veya Sangha’dan ve ayrıca bir, iki veya üç rahipten veya rahibeden, kişisel olarak veya başkasına yaptırmak suretiyle, çaldığı veya zimmetine geçirdiği bir armağanı, sunuyu, maaşı, ödülü, cezayı veya rüşveti kabul etmektir.

(17) Adil olmayan politikalar uygulamak

Bu, bazı ciddi uygulayıcılara karşı öfke veya husumet duyduğumuz için onlara karşı yanlı olmak ve daha düşük mertebelere ulaşmış olan bazılarına bağımlılık duyduğumuz için, onları kayırmaktır. Bu düşüşe örnek olarak, öğretmen olarak zamanımızın çoğunu yüksek ücretler ödeyebilen lakayt özel öğrencilere ayırırken, bize hiçbir ücret ödeyemeyen ciddi öğrencileri ihmal etmemiz verilebilir.

(18) Bodhichittadan vazgeçmek

Bu, herkese faydalı olmak için aydınlanmaya erişme dileğini terk etmektir. Bodhichittanın iki düzeyi olan niyet etmiş ve angaje bodhichitta arasında, bu durum özellikle ilkini gözden çıkarmaya ilişkindir. Böylece ikincisinden de vazgeçmiş oluruz.

Bazen ondokuzuncu bir kökten düşüş belirtilir:

(19) Alaycı dizeler veya kelimelerle başkalarını küçümsemek

Ancak bu da birinci kökten bodhisattva düşüşünün kapsamına alınabilir.

Yeminlere Bağlı Kalmak

İnsanlar bu gibi yeminleri duyduklarında, bazen bunlara bağlı kalmanın zor olduğunu düşünüp yemin etmekten korkarlar. Ne var ki, yeminlerin ne olduğunu açıkça bilince onlardan korkmayız. Yeminlerin ne olduğunu açıklamanın iki yolu vardır. Birincisi yeminlerin hayatta bazı olumsuz davranış tarzlarından kaçınmak için benimsediğimiz bir tutum olduğudur. Diğeri de yeminlerin yaşamımıza kazandırdığımız gizil bir biçim veya form olduğudur. Her iki durumda da, yeminlere bağlı kalmak farkındalık (Tib. dran-pa), tetikte olma becerisi (Tib. shes-bzhin) ve kendine hakimiyet gerektirir. Farkındalık sayesinde her gün, bütün gün yeminlerimizi aklımızda tutarız. Tetikte olma becerisi sayesinde, davranışımızı yeminlere uygun olup olmadığını görmek için sürekli izleriz. İhlalde bulunduğumuzu veya bulunmak üzere olduğumuzu görürsek, kendimize hakim oluruz. Böylece yaşamlarımızda etik bir biçim belirler ve bunu koruruz.

Yeminlere bağlı kalmak ve bunlara dair farkındalığı korumak o kadar garip veya zor bir iş değildir. Arabamız varsa, kazaları en aza indirgemek ve mümkün olduğunca emniyetli olmak için bazı kurallara uymayı kabul ederiz. Bu kurallar araba sürüşümüzü şekillendirir – hız yapmaktan kaçınır ve yolun kendi tarafımızda kalırız – ve bir hedefe varmanın en pratik ve gerçekçi yolunu çizer. Biraz deneyim kazandıktan sonra kurallara uymak o kadar doğal hale gelir ki bunların farkında olmak artık çaba gerektiren bir şey ve bir yük olmaktan çıkar. Bodhisattva yeminlerine veya başka bir etik yemine bağlı kalırken de aynısı geçerlidir.

Yeminleri Kaybetmek için Dört Bağlayıcı Etmen

Yeminlerimizi, yaşamlarımıza verdikleri biçimi tamamen elden bıraktığımızda veya artık bunu korumaya çalışmaz olduğumuzda kaybederiz. Buna kökten bir düşüş denir. Bu olduğunda, bu etik formu tekrar kazanmanın tek yolu tutumlarımızı yeniden biçimlendirmek, sevgi ve şefkat üzerine meditasyon gibi bir arınma prosedürüne girişmek ve yeminleri yeniden etmektir. On sekiz kökten bodhisattva düşüşü arasında, dokuzuncu veya on sekizinciye ilişkin zihin durumunu geliştirdiğimiz; yani çarpık ve düşmanca bir tutuma sahip olduğumuz veya bodhichittadan vazgeçer geçtiğimiz anda, fikrimizi değiştirmiş olmak sebebiyle yaşamlarımızın bodhisattva yeminleriyle şekillenen etik biçimini kaybeder ve böylece bunu korumaya yönelik her türlü çabayı göstermekten vazgeçeriz. Sonuç olarak, yalnızca spesifik olarak gözden çıkardığımız yemini değil, tüm bodhisattva yeminlerimizi de anında kaybederiz.

Diğer on altı bodhisattva yeminini ihlal etmek, eyleme eşlik eden tutum dört bağlayıcı etmeni (Tib. kun-dkris bzhi) içermedikçe, kökten bir düşüş teşkil etmez. Bu etmenler, yemini bozma motivasyonunu geliştirdikten hemen sonraki andan itibaren, ihlal eylemini tamamladıktan hemen sonraki ana kadar gerçekleşmeli ve korunmalıdır.

Dört bağlayıcı etmen şunlardır:

  1. Olumsuz eylemi zararlı bir eylem olarak görmemek; yalnızca avantajlarını görüp eylemi hiçbir pişmanlık yaşamadan gerçekleştirmek.
  2. Söz konusu ihlali daha önceden de gerçekleştirme alışkanlığı içerisinde olmuş olmak; bunu tekrar etmekten ne şimdi ne de gelecekte kaçınmaya dair herhangi bir dileğe veya niyete sahip olmamak.
  3. Olumsuz eylemden memnun olmak ve bunu neşeyle gerçekleştirmek.
  4. Etik öz haysiyet sahibi olmamak (Tib. ngo-tsha med-pa, onursuz olmak) ve eylemlerimizin başkalarına, örneğin öğretmenlerimize ve anne babalarımıza nasıl yansıdığını umursamamak (Tib. khrel-med, yüzsüz olmak) ve bu yüzden kendimize verdiğimiz zararı herhangi bir biçimde onarma niyetine sahip olmamak.

Eğer on altı yeminden herhangi birinin ihlaline bu dört tutumun dördü birden eşlik etmezse, yaşamlarımızın bodhisattva biçimini ve onu sürdürme çabamızı korumaya devam ederiz ama ikisi de zayıflamış olur. On altı yemine ilişkin olarak, bunları salt bozmakla kaybetmek arasında büyük bir fark vardır.

Söz gelimi, bizden kitabımızı isteyen birine, kitaba olan bağlılığımız ve cimriliğimizden dolayı, kitabı ödünç vemeyiz. Bunda bir yanlışlık görmeyiz – ne de olsa, bu kimse üzerine kahve dökebilir veya kitabı bize iade etmeyebilir. Kitabı daha önce de ödünç vermemişizdir ve bu politikamızı ne şimdi ne de gelecekte değiştirmeye niyetliyizdir. Dahası, bu isteği geri çevirdiğimizde, kararımızdan memnuniyet duyarız. Öz haysiyetimiz olmadığı için hayır demekten utanmayız. Sözde herkesi aydınlanmaya taşımayı dileyen biri olarak, herhangi bir bilgi kaynağını paylaşmak istemememiz kabul edilecek bir şey olmasa da, bu reddimizin kendimize nasıl yansıdığını umursamayız. Arsız bir tutumla, geri çevirmemizin ruhani öğretmenlerimize veya genel olarak Budizm’e nasıl yansıdığını kesinlikle dikkate almayız. Ayrıca bu bencilce eylemimizi telafi etmek için herhangi bir şey yapmaya niyetimiz de yoktur.

Bir kitabı ödünç vermeyi reddederken tüm bu tutumlara sahipsek, yaşamımızın bodhisattva biçimini kesinlikle kaybetmişiz demektir. Mahayana eğitimimizde mutlak surette düşmüş ve tüm bodhisattva yeminlerimizi kaybetmişizdir. Öte yandan, kitabımızı ödünç vermezken bu tutumlardan bazıları bizde bulunmuyorsa yaşamımızın bodhisattva biçimini sürdürme çabalarımızı baltalamakla kalmış oluruz. Yeminlerimize hâlâ sahibizdir ama zayıflamış bir formda.

Yeminlerin Zayıflaması

On altı yeminden birini dört bağlayıcı etmenden hiçbiri buna eşlik etmeksizin ihlal etmek, bodhisattva yeminlerimizi zayıflatmaz. Söz gelimi, kitabımızı isteyen birine ödünç vermeyiz ama bunun temelde yanlış olduğunu biliriz. Bunu bir politika olarak yapmayı düşünmediğimiz gibi, hayır demekten mutsuz oluruz ve bunu geri çevirmemizin kendimize ve öğretmenlerimize nasıl yansıdığından endişe duyarız. Kitabı ödünç vermemek için geçerli bir nedenimiz vardır; örneğin, kitaba acil ihtiyacımız vardır veya onu zaten bir başkasına söz vermişizdir. Motivasyonumuz kitaba bağlılık veya cimrilik değildir. Kitabı şimdi ödünç veremediğimiz için özür diler ve sebebini açıklar, karşımızdakine kitabı ona en kısa zamanda vereceğimize dair söz veririz. Bu kaybı telafi etmek için notlarımızı onunla paylaşmayı öneririz. Böylelikle, yaşamlarımızda bodhisattva formunu bütünüyle muhafaza ederiz.

Bağımlılığın ve cimriliğin etkisi altına giderek daha fazla girdikçe, bu formu giderek daha çok zayıflatmaya ve yeminlerimize olan hakimiyetimizi kaybetmeye başlarız. Dharma öğretilerini veya başka bilgi kaynaklarını paylaşmamaktan kaçınmak için yemine bağlı kalmanın bizi kitaba olan bağlılıktan ve cimrilikten kurtarmadığını lütfen unutmayın. Bu bizi yalnızca bunların etkisi altında hareket etmekten alıkoyar. Kitabımızı ödünç verebiliriz veya acil bir ihtiyaç sebebiyle, şu anda ödünç vermeyebiliriz ama yine de ona bağlı olmaya ve sonuçta cimriliğe devam edebiliriz. Yeminler ise bu rahatsız edici duyguları yok etme ve bunların yol açtığı sorunlardan ve acılardan özgürleşme mücadelesinde bize yardımcı olur. Fakat bu sorunlar ne kadar güçlü olursa, bunların davranışımıza hakim olmasına izin vermemek için kendimize hakim olmak da bir o kadar zor olur.

Kitabı ödünç vermiyorken, bunu yapmanın yanlış olduğunu bildiğimizde ama diğer bağlayıcı etmenlerden biri, ikisi veya üçüne birden sahip olduğumuzda, bağlılığın ve cimriliğin giderek daha çok esiri oluruz ve yeminlerimiz de giderek zayıflar. Bunlar yeminlerimizde ikincil bozulmanın (Tib. zag-pa chung-ba) ikincil, orta ve birincil düzeylerini teşkil eder. Söz gelimi, kitabımızı ödünç vermemenin yanlış olduğunu biliriz ama politikamız budur ve istisnamız yoktur. Bu konuda kendimizi kötü hisseder ve geri çevirmemizin kendimize ve öğretmenlerimize nasıl yansıdığıyla ilgili olarak utanç duyarsak, yaşamlarımıza kazandırmaya çalıştığımız bodhisattva biçimi yine hâlâ çok zayıf değildir. Fakat, buna ek olarak, politikamızdan memnunsak ve ayrıca başkalarının ve öğretmenlerimizin bizim hakkımızda düşündüklerini de artık umursamıyorsak, bağlılığımızın ve cimriliğimizin giderek daha çok esiri oluyoruz demektir.

Yaşamlarımızda bu biçimi korumanın daha da zayıf bir düzeyinde ise, kitabı ödünç vermeyi reddetmenin yanlış olduğunu kabul etmeyiz. Bu da orta düzeyde bozulmanın ikincil düzeyidir (Tib. zag-pa 'bring). Buna bir veya iki diğer bağlayıcı etmeni eklediğimizde, bu biçimi sırasıyla birincil orta düzeyde bozulma ve birincil bozulma (Tib. zag-pa chen-po) ile daha da zayıflatırız. Dört bağlayıcı etmenin hepsi mevcut olduğunda ise, kökten bir düşüş gerçekleştirir ve bodhisattva yeminlerimizi tamamen kaybederiz. Böylece, tamamen bağlılığın ve cimriliğin esiri oluruz; yani artık bunların üstesinden gelmekle veya başkalarına faydalı olmak için potansiyellerimizi gerçekleştirmekle ilgilenmiyoruzdur. Angaje bodhichitta aşamasından ayrılmakla, bu düzeyi biçimlendiren bodhisattva yeminlerimizi kaybederiz.

Zayıflamış Yeminlerin Güçlendirilmesi

Bodhisattva yeminlerimizin zayıflamasına yol açmış veya bunları kaybetmişsek, onarmanın ilk adımı, gerçekleştirdiğimiz ihlalin bir hata olduğunu kabul etmektir. Bunu bir kefaret ayiniyle (Tib. phyir-'chos, phyir-bcos) yapabiliriz. Böyle bir ayin hatalarımızı bir başkasına itiraf etmeye veya Buddhalardan af dilemeye ilişkin değildir. Kendimize ve taahhüdümüze karşı dürüst olmamız gerekir. Belirli bir yemini bozduğumuzda, bunun yanlış olduğunun zaten farkına varmışsak, hatamızı yeniden kabulleniriz. Sonra da karşıt güçler (Tib. gnyen-po'i stobs-bzhi) olarak çalışan dört etmen üretiriz. Bu dört etmen aşağıdaki gibidir:

  1. Eylemimizden pişman olmak. Pişmanlık (Tib. 'gyod-pa), ister bir yemini ihlal ederken isterse de sonrasında olsun, suçluluk hissiyle aynı şey değildir. Pişmanlık gerçekleştirmekte olduğumuz veya gerçekleştirmiş bulunduğumuz eylemi yapmak zorunda kalmamış olmayı dilemektir. Eylemimizden memnun olup sonrasında bundan neşe duymanın tersidir. Öte yandan, suçluluk hissi de, eylemimizin gerçekten kötü olduğunu ve dolayısıyla bizim de kötü biri olduğumuzu düşünmenin sonucu oluşan kuvvetli bir olumsuz histir. Bu kimliklerin doğamız gereği ve sonsuz olduğunu düşünerek, bunlarda hastalıklı bir şekilde ısrar eder ve bunlara tutunup bırakmayız. Fakat suçluluk hissi asla hatalarımız için uygun veya faydalı bir çözüm sunmaz. Söz gelimi, bizi hasta eden bir şey yersek, eylemimizden pişman oluruz – bu bir hata olmuştur. Fakat bu yiyeceği yemiş olmamız bizi doğamız gereği kötü yapmaz. Eylemlerimizden ve onların sonuçlarından sorumluyuzdur ama bizi her türlü kendine saygıdan veya haysiyetten mahrum bırakacak bir ayıplama anlamında onlardan suçlu değilizdir.
  2. Hatayı tekrarlamamak için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağımıza söz vermek. Yemini ihlal ederken böylesi bir niyetimiz olmuşsa bile, bilinçli bir biçimde yeminimizi yeniden olumlarız.
  3. Temel dayanağımıza geri dönmek. Bu, yaşamlarımızdaki emin ve olumlu istikameti yeniden olumlamak ve kalbimizi yeniden herkese faydalı olmak için aydınlanmaya erişmeye adamak; diğer bir deyişle, sığınağımızı ve niyet etmiş bodhichitta düzeyimizi tazeleyip güçlendirmektir.
  4. Gerçekleştirdiğimiz ihlali dengelemek için onarıcı tedbirler almak. Bu gibi tedbirler arasında sevgi ve cömertlik üzerine meditasyon yapmak, düşüncesizce davranışımız için özür dilemek ve olumlu edimlerde bulunmak yer alır. Yapıcı bir biçimde davranmak ahlaki öz haysiyet ile eylemlerimizin saygı duyduğumuz kişilere nasıl yansıdığını umursamayı gerektirdiğinden, bunların olumsuz eylemimize eşlik etmiş olabilecek yokluğunu dengeler. İhlali gerçekleştirdiğimiz sırada kendimizden utanıp sıkılmış olsak da, bu olumlu adımlar öz saygımızı ve başkalarının öğretmenlerimiz hakkında düşünebileceklerine verdiğimiz önemi artırır.

Sonuç

O halde, gördüğümüz gibi, bodhisattva yeminlerini tamamen kaybetmek esasında oldukça zordur. Bunlara samimiyetle saygı duyduğumuz ve kılavuz ilkelerimiz olarak bağlı kalmaya çabaladığımız sürece, bunları asla gerçekten kaybetmeyiz çünkü rahatsız edici duygularımız bir yemini bozmamıza yol açsa bile, asla dört bağlayıcı etmenin dördü birden tamamlanmaz. Çarpık, düşmanca bir tutuma sahip olmak veya bodhichittadan vazgeçmek durumunda bile, hatamızı kabul eder, pişmanlık, vs. şeklindeki karşıt güçleri toplar ve yeminlerimizi tekrar edersek, toparlanıp yolumuza kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Dolayısıyla, yeminleri edip etmemeye karar vermeye çalışırken, bu kararın temeli olarak bu yeminlere kusursuz bir sadakatle bağlı kalma yetilerimizden ziyade, bunlara kılavuz ilkeler olarak bağlı kalma çabasını sürdürme yetilerimizin bir değerlendirmesine dayanmak daha mantıklı olacaktır. Bununla beraber, yeminlerimizi asla zayıflatmamak ve kaybetmemek en iyisidir. Bacağımız kırıldıktan sonra yeniden yürümeyi başarsak da, hayatımızın geri kalanında topallamak zorunda kalabiliriz.

Top