Dört Yüce Gerçek'ten, Üç Değerli Cevher

İnceleme

Kutsal Dalai Lama'nın bu özel ayetiyle ilgili tartışmamıza devam ediyoruz. Bu ayet iki gerçeği anlamaktan Dört Yüce Gerçeği anlamaya, Üç Değerli Cevher'e güvenmeye nasıl geçiş yaptığımızı açıklıyor. İki gerçeğin, varlıkların gerçekte nasıl varolduğundan bahsettiğini gördük:

  • Göreceli veya geleneksel gerçek; gördüğümüz şeyler nedenlere ve koşullara bağlı olarak ortaya çıkarlar. Bu dünyada varlıkların gerçekte nasıl işlediğini görseydik, göreceğimiz şey bu olurdu. Ancak maalesef normalde varlıkları bu şekilde gözlemlemiyoruz.
  • Gerçeğin en derin seviyesinde ise varlıklar, kafa karışıklığımızın onları projeksiyonladığı imkansız şekillerde varolmazlar. Örneğin, varlıkların, nedenlerden, koşullardan, parçalardan veya başka herhangi bir şeyden bağımsız olarak, tıpkı onları gözlemlediğimizde bize göründükleri gibi, kendi güçleriyle ve kendi başlarına ortaya çıktığını düşünürüz; ama bu tamamen yanlıştır.

Esas temel bu şekilde.

Dört Yüce Gerçek, gerçekliği düzgün bir şekilde görmeyi çevreleyen kafa karışıklığımızdan bahseder. Gerçeklikle ilgili olarak kafamız karıştığında, bu durum ıstırap için bir nedene dönüşür: neden ikinci yüce gerçek, ıstırap ise birinci gerçektir. Öte yandan, gerçekliği doğru şekilde görürsek ve her zaman ona odaklanırsak, üçüncü yüce gerçeğe – ıstırabın hakikaten durdurulmasını sağlarız. Anlayış, gerçek bir durdurmayı mümkün kılan dördüncü yüce gerçeğin bulunduğu doğru yoldur.

Gerçeklik konusunda kafamız karışık olduğunda, bilinçsizlik ve kafa karışıklığı temelinde hareket ederiz ve kontrolsüz bir şekilde tekrar eden yeniden doğuşumuzu sürdürürüz. Kendimizi bu bilinçsizlikten kurtarırsak, o zaman samsarik yeniden doğuşu tersine çevirebilir, ya da bundan tamamen kurtulabiliriz.

Üç Değerli Cevher

Şimdi ayetin üçüncü satırını ele alalım:

Geçerli bir kavrayışla ortaya koyduğumuzda, Üç Sığınak'ın gerçek olduğuna dair inancımız güçlenir.

Daha önce gördüğümüz gibi, Üç Sığınak Buda, Dharma ve Sangha'yı ifade ediyor. Bunlar Sanskritçe kelimelerdir. Buda Sakyamuni ve diğer tüm Budalar aydınlanma noktasına ulaşmıştır ve bize de nasıl aydınlanabileceğimizi öğretiyorlar. Dharma dediğimiz şey onların öğretileridir. Sangha, oldukça aydınlanmış bir topluluktur. Bu bir anlayış seviyesidir, ancak daha derin bir anlamı da vardır.

Daha derin anlamına bakarsak Dharma, fiili kazanımları, yani üçüncü ve dördüncü yüce gerçeklere ulaşılmasını ifade ediyor. Hatırlayacağınız gibi, üçüncü yüce gerçek ıstırap ve onun nedenlerinin gerçek anlamda durdurulmasıdır ve bu, aşamalar halinde gerçekleşir. Buna tam olarak ulaştığımızda, kontrolsüz bir şekilde tekrar eden yeniden doğuştan (samsara) kurtuluruz. Herkesi özgürleşme noktasına nasıl götüreceğimizi en iyi şekilde bilmemiz için neden ve sonucun tüm ayrıntılarını bilmemizi engelleyen sebeplerden kendimizi kurtardığımızda, aydınlanmış Budalar olacağız. Dördüncü yüce gerçek, bu gerçek durdurmaları meydana getiren ve bu gerçek durdurmalardan kaynaklanan anlayışın kendisidir.

Bu ikisi bir sığınak oluşturur. Sığınak, bizi ıstıraptan, acı çekmekten ve başkalarına yardım etmekteki yetersizliklerimizden koruyan bir şeydir. Gerçek durdurmalara ve doğru zihin yoluna ulaşırsak, o zaman kendimizi ıstıraptan ve başkalarına en iyi nasıl yardım edeceğimizi bilememekten koruruz. Bunu elde etmiş başka insanlar var ve bu yüzden kendimizi onlara emanet edecek ve bir şekilde, sihirli bir biçimde korunmamızı bekleyeceğiz diye düşünmemek gerek.

"Semavi dinler" – Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam – tarih odaklı dinler olarak bilinirler. Bu dinlerin her birinin, tarihsel bir olayda Tanrı'dan bir tür vahiy alan tarihsel bir figürü vardır. Bu figürler daha sonra bu gerçeği ortaya çıkarmıştır. Musa'nın, İsa'nın ya da Muhammed'in yaptıklarını yapamayız, sadece onlara iman etmemiz gerekiyor ki bu sayede ıstıraplarımızdan kurtulalım. Buradaki inanç, ya şahsen figürlere olan inancı ya da Tanrı'nın Musa'ya On Emir'i verdiği tarihsel olay, İsa'nın Yeni Ahit'i açıklaması ya da Muhammed'in Kuran'ı dünyaya sunması gibi söz konusu figürlerin öğrettikleri ve vahyettiği şeylere olan inancı ifade ediyor. Bu dinlerin merkezinde bahsetiğimiz tarihi olaylar yer almaktadır.

Hinduizm, Budizm ve Jainizm gibi Hint dinleri tamamen farklı bir tür olan “Dharmic dinler” şeklinde tanımlanabilir. Buda, Krishna veya Mahavira (Jainizmin kurucusu) tarihsel olarak bu dinlerin merkezlerindeki ana figürler değildir. Aksine, biz dahil herkes de bu figürlerin sahip olduğu duruma gelebiliriz. Budist bağlamda, hepimiz özgürlüğe ve aydınlanmaya erişebiliriz. Benzer şekilde diğer Dharmik dinler de kendi özgürlük yollarını sunuyorlar. Bu, Batıdaki Semavi dinler ve Hint dinleri arasındaki temel farklılıklardan biridir.

Üç sığınağı ele aldığımızda, onlara etkisi altında büyümüş olabileceğimiz Semavi dinlerimizin projeksiyonları üzerinden bakmamamız çok önemli. Aydınlanmaya ulaşan tek kişi Buda değildi ve ona inanırsak özgürlüğe ulaşacağız diye bir şey de yok. Normalde "sığınma" teriminden kaçınırım çünkü oldukça pasif bir his verir, sanki tek yapmamız gereken "Buda, beni kurtar!" demek ve böylece gerçekten kurtulacakmışız gibi. Budizm bu değil. Ben bunun yerine "güvenli yön" terimini kullanmayı tercih ediyorum – Buda, Dharma ve Sangha ilerlememiz için güvenli bir yön belirtmiştir ki bu yol ile Buda'nın elde ettiklerini kendimiz için elde edebiliriz. Buda bize kendimizi korumanın bir yolunu öğretmiş olsa da, bunu pratikte uygulamak bize kalmış. Bizi ıstıraptan korumaya yardımcı olacak şey, kendi başarımız için göstereceğimiz çabalarımızdır.

Dharma Cevheri

En derin Dharma Taşı veya Cevheri hakkında konuştuğumuzda, bunun nadir ve değerli bir şey olduğunun altını çizmeliyiz, Tibetlilerin burada cevheri tercüme ettikleri iki hecenin verdiği gerçek anlam da budur. Gerçek durdurma durumundan ve onları ortaya çıkaran ve onlardan kaynaklanan gerçek zihin yollarının elde edilmesinden bahsediyoruz. Bunlar sahip olmamız gereken şeylerdir, bu yüzden bunların erişilebilir olduklarına ikna olmalıyız. İki gerçek ve Dört Gerçek hakkındaki tartışmamız, özgürlük ve aydınlanma gibi şeylerin gerçek olduğunu ve onlara ulaşabileceğimizi anlamamıza yardımcı olur.

Buda Cevheri

Budalar, kurtuluşa ve ardından tam olarak aydınlanmaya erişmiş varlıklardır. Onlara sadece Buda Sakyamuni'yi değil, diğer birçok Buda da dahildir. Bu duruma nasıl ulaşabileceğimizi bize öğretir ve yol gösterirler. Bize öğretmek için iki yolları var: öğretileriyle ve anlayışlarına ve kavrayışlarına dayalı örnekleriyle. Bu önemli bir nokta, çünkü sadece sözlü öğretilerle değil, aynı zamanda öğrettiklerimizin canlı bir örneği olarak başkalarına öğrenmeleri için yardımcı olabileceğimizi gösteriyor. Dharma bir tür soyut öğreti değil, biz ve insanların somutlaştırabileceği bir şeydir.

Sangha Cevheri

Bazı insanlar, bu üçüncü cevhere, yani Arya Sangha'ya neden ihtiyacımız olsun diye düşünebilirler. Buda ve Dharma yeterli değil mi? Rahipler ve rahibeler Sangha'yı temsil etseler de, gerçek Sangha Cevheri bu değildir. Tıpkı heykellerin ve resimlerin Budaları temsil etmesi ve kitapların Dharma'yı temsil etmesi gibi, onlar da sadece temsillerdir. Buda'yı, Dharma'yı ve Sangha'yı temsil eden bir şey – heykeller, kitaplar, rahipler ve rahibeler bize saygı göstermemiz için bir odak verir, çünkü daha soyut şeylere saygı göstermek kolay değildir. Elbette ki hepsinin çok daha derin bir anlamı var.

Sangha Cevheri çok önemlidir. Sangha aryalara veya iki gerçeğe dayanan Dört Yüce Gerçeği gayri-kavramsal bir şekilde görenler anlamına gelir. Bunları gayri-kavramsal olarak anladıkları için, bir dereceye kadar gerçek durdurmalara ve bir dereceye kadar gerçek zihinlere ulaşabilmiş, ancak yolun sonuna tam olarak varamamışlardır. Aşamalı olarak daha gelişmiş aryalar, sonunda özgürleşip aydınlanıncaya kadar hem durdurmalar hem de zihin açısından daha fazla yok kateder. Yüce Gerçekler, arya gerçekleri olarak tanımlanır ve aryaların – gerçekliğin kavramsal olmayan bilişine sahip olanların – doğru olarak gördükleri şeydir. Bu bize şunu söylüyor:

  • Tüm bunları algılayan ve gerçek durdurmalara ve doğru zihin yoluna ulaşanlar sadece Budalar değildir. Aksine, bu kademeli bir süreçtir.
  • Özgürlüğe veya aydınlanmaya ulaşmadan önce bile, gerçek ıstırapların çeşitli yönlerini ortaya çıkarmaya ve onlardan kurtulmaya başlarız, çünkü onların gerçek nedenlerinin çeşitli düzeylerinden kurtulmaya çalışıyoruz.

Özgürlük ve aydınlanma, biz bir Buda ya da özgürleşmiş bir varlık olmadan çok önce başlayan aşamalı süreçlerdir. Arya'ları kendimize yakın görmek genelde Budalara kıyasla daha kolaydır, çünkü onların hala bazı çözülmemiş sorunları ve bazıları kontrolsüz bir şekilde tekrar eden yeniden doğuştan hala tamamen kurtulmuş değil, sadece kısmen özgürleşmiştir. Bu şekilde onlarla ilişki kurmak biraz daha kolay.

Arya Sangha, adım adım onların gösterdiği güvenli yöne gidersek, nihai özgürlük ve aydınlanma hedeflerine ulaşabileceğimiz konusunda bize cesaret ve ilham verir. Yolu sonuna kadar gidemesek bile, şimdilik kendimizi bir dereceye kadar ıstıraptan kurtarabileceğiz, çünkü ıstırap çekmemize neden olan bilinçsizlikten bir dereceye kadar kurtulmuş olacağız. Bu sadece gerçekliğe ne kadar uzun süre tamamen odaklanabileceğimizle ilgili bir mesele. Hala bir aryaysanız, her zaman odaklı kalamazsınız, ama bir Buda'ysanız o zaman bunu yapabilirsiniz.

Özgürleşme ve aydınlanma aynı şey değildir. Özgürleşme ya da kurtuluş, kontrolsüz bir şekilde tekrar eden yeniden doğuşlardan kurtulmayı ifade eder, bu zaman arhatlar, yani özgürleşmiş varlıklar oluruz. Aydınlanma, yalnızca duygusal belirsizliklerden – rahatsız edici duygulardan ve nasıl var olduğumuz hakkındaki bilinçsizliğimizden değil, aynı zamanda bilişsel belirsizliklerden – sürekli farkında olmama alışkanlıklarından da – kurtulmak anlamına gelir.

Başka bir deyişle, imkansız şeylere dair projeksiyonlarımıza inanma alışkanlıklarımızdan dolayı zihinsel aktivitemiz projeksiyonlar oluşturmaya devam eder ve biz de bunların gerçekliğe karşılık geldiğine inanmaya devam ederiz. Rahatsız edici duygularımızın kaynağı da budur. Bu aldatıcı görünümlerin gerçeklikle örtüştüğüne inanmayı bıraktığımız anda özgürleşiriz. Bunların tamamen boş, mantıksız olduğunu ve varlıkların aslında göründükleri gibi olmadıklarını anlarız. Algımız yine de sınırlı olacak ve her şeyi kendi başlarına, kendi özel kutularının içindeymiş gibi görme eğiliminde olacağız, ancak bunun gerçekte böyle olmadığını bileceğiz.

Temel bir atom fiziği düzeyinde bile, atomlarımız ve kuvvet alanlarımız vesaire var, ancak herhangi bir nesnenin etrafında "Çizginin bu tarafında bir nesne var. O tarafında ise yok" diyen bir çizgi yoktur. Varlıklar göründüğü kadar somut değildir. Bu aldatıcı görünümleri oluşturmamıza neden olan bilişsel belirsizliklerden kurtulursak, zihnimiz onları projeksiyonlamayı bırakır ve aydınlanırız. Aydınlanmaya ulaştığımızda, her şeyin aynı anda birbirine bağlı olduğunu kesin bir şekilde görürüz. Bu, başkalarını kendi özgürlüklerine ve aydınlanmalarına götüren en elverişli yolu görmemizi sağlar.

Aryalar hakkında konuştuğumuzda, yalnızca aydınlanmayı hedefleyen bodhisattva aryalarından bahsetmiyoruz. Sadece özgürlüğü hedefleyen aryaları da buraya dahil ediyoruz. Güvenli yön bağlamında Üç Cevher'den bahsettiğimizde, sadece aydınlanmayı amaçlayan bodhisattvalardan değil, ya sadece özgürlüğü ya da hem özgürlüğü hem de aydınlanmayı hedefleyenlerden bahsediyoruz.

Üç Cevher'e Dair Sağlam Bir İnanç Geliştirmek

Eğer samsara'da nasıl sıkışıp kaldığımıza ve ondan nasıl kurtulabileceğimize dair iki gerçeği ve Dört Gerçeği anlarsak, o zaman en derin Dharma Cevherinin gerçekten var olduğuna ve bunun gerçek olduğuna kesin olarak ikna oluruz. İmkansız şeylere dair kafamızda aldatıcı görüntülerin oluşmasına neden olan kafa karışıklığının zihinsel aktivitemizin doğuştan gelen bir özelliği olmadığını çok açık bir şekilde anlıyoruz. Neden? Çünkü bilinçsizliğin tam tersine odaklandığımızda ondan kurtulabiliyoruz.

Diğer bir deyişle, varlıkların nasıl var olduğuna dair iki gerçeğin bilincinde olmaya odaklandığınızda, o zaman kafanızda aldatıcı görüntüler oluşmaz ve onlara kesinlikle inanmazsınız. Bu farkındalığa, gerçek yola tamamen odaklanmayı sürdürebilirseniz, o zaman gerçek bir durma noktasına ulaşırsınız ve bu mantığa dayalı olacaktır. Bunun gerçeklikle uyumlu olduğunu ve bu etkiyi yarattığını doğrulayabilirsiniz. Artık mutsuzluğun ve sıradan mutlulukların inişli çıkışlı ıstıraplarından müzdarip olmayacak ve kontrolsüz bir şekilde tekrar eden varoluşlardan özgür olacaksınız.

Buna itiraz edebilir ve şöyle diyebilirsiniz: "Her zaman bilinçsizliğe odaklanırsanız, o zaman anlayış veya farkındalığa sahip olamazsınız". Hangisi daha ağır basar – gerçekliğe uymayan bilinçsizliğe odaklanmak mı yoksa gerçekliğe uyan farkındalığa odaklanmak mı?

Bunu analiz edersek, bilinçsizliğin arkasında duran önemli bir şey olmadığını görürüz, oysa mantık doğru anlayışı her zaman destekler. Her şey neden ve koşullardan kaynaklanır ve sadece kendi güçleriyle kendi başlarına varolmaz. Artı, her zaman doğru anlayışla odaklanmaya devam edersek, bu bir etki yaratır: Artık ıstırap çekmeyiz veya samsarik yeniden doğuşlar yaşamayız.

Bu bizi tekrardan Dört Yüce Gerçeğe götürüyor. Neyi hedefliyoruz? Sonsuza kadar hep ıstırap çekmek mi istiyor? Eğer öyleyse, o zaman bilinçsizliğe odaklanabilir ve ıstırap çekmeye devam edebiliriz; bu kadar basit! Ama şeyden özgür olmak istiyorsanız, ki Budist manevi yolunun amacı da budur, o zaman gerçekliğe dayalı farkındalığa odaklanmanız gerektiği son derece açıktır.

Sığınak konusuna bu şekilde yaklaşma şekli geçerli bir bilişle ortaya çıkar ve ardından Üç Sığınağın gerçek olduğuna dair inancımız sağlamlaşır. Sadece "öğretmenimiz öyle dedi!" diye artık bu yönde gidersek acı çekmeyeceğimizi varsaymıyor veya ummuyoruz. Bu kanaatımız çıkarımsal anlayış ve mantık temelli geçerli bilişe dayanacak.

Geçerli bilişe sahip olmanın iki yolu vardır – mantık yoluyla çıkarım yapmak ya da çıplak algılama, ki bu görmek, duymak ya da kavramsal olmayan bir şekilde deneyimlemek gibidir. Bu ikinci yolun sorunlu tarafı şu ki, bunu kendiniz deneyimlemek için çok, çok gelişmiş bir düzeye ulaşmış olmanız gerekiyor ve bu nedenle geçerli bilişinizin temeli olarak çıkarımla işe başlamalısınız.

Spiritüel Yolda İlerlemek

Şimdi, dördüncü satıra göz atalım:

Özgürlüğe götüren zihin yolunun köklerini kafama yerleştirmem için bana ilham verin.

Özgürlüğe giden zihin yollarından bahsettiğimizde, bu pek çok şekilde sunulabilir, bunlardan biri genellikle Tibetçe "lam-rim" (kademeli aşamalar) terimiyle bilinen üç motivasyon kapsamıdır. Bu kademeli aşamalar, üç aşamalı hedefi ifade eder:

  • İlk kapsam, daha kötü yeniden doğuşlardan kaçınmak ve daha iyi yeniden doğuşlara geçiş yapmaktır. Daha az ıstırabın olduğu daha iyi yeniden doğuşlara sahip olmak istiyoruz, çünkü manevi yolda devam edebilmek için burada optimum koşullara sahip olacağız. Bir hamamböceği olarak yeniden doğsaydık, ruhsal gelişim açısından yapabileceğimiz pek bir şey olmayacaktı. Daha kötü yeniden doğuşlardan kaçınmak için, neden ve sonuç – göreceli gerçek hakkındaki kafa karışıklığımı temizlemeliyiz. Daha kötü yeniden doğuşların ana nedeni yıkıcı davranışlardır. Yıkıcı davranırız çünkü eylemlerimizin sonuçlarının farkında değiliz veya bunların bizi mutlu edeceğini düşünürüz.
  • Ara kapsam, üç tür ıstıraptan kurtulmayı hedeflemektir – mutsuzluk, sıradan mutluluğumuz ve bunların her ikisinin temeli, ki bu kontrolsüz bir şekilde tekrar eden yeniden doğuşumuzdur. Bunu yapmak için, boşluğu anlayarak en derin gerçek hakkındaki kafa karışıklığımızdan kurtulmamız gerekiyor. Aslında, her zaman Dört Yüce Gerçeğin tamamına dair bir anlayışınızın olması gerekir. Bunlara her zaman ve aynı anda odaklı kalmak çok zordur, bu yüzden daha ileri gitmemiz gerekir.
  • Gelişmiş kapsam, bir Buda'nın aydınlanma durumuna ulaşmaktır, böylece diğer herkese mümkün olan en iyi yollarla yardım edebiliriz. En derin gerçeğe odaklanmaya devam ederken, göreceli gerçeği tamamen anlıyoruz. Her zaman aynı anda iki gerçeğe odaklanabilmek sadece Budalara has bir özelliktir.

Bu satıra derinlemesine bakarsak, “İki Gerçek'ten, Dört Gerçek; Dört Gerçek'ten, Üç Sığınak”, yukarıdaki üç kapsamın ve bu hedeflere götüren pratiklerin köküdür. Bunun kök olduğunu ve kökün bir tohum olmadığının altını çiziyor. Kök denen şey bir bitkiye istikrar ve güç verir. Mantık temelinde üç hedefin ulaşılabilir olduğuna, var olduklarına ve onlara ulaşabileceğimizin gerçekçi olduğuna ikna olursak, o zaman elbette bu, hedefe giden manevi yol boyunca bize destek olacak istikrarı sağlayacaktır.

Başka sunumlar, üç kapsamın kökünün spiritüel öğretmenle kurulan sağlıklı bir ilişki olduğunu söylüyor ve bunu temelde tüm lam-rim metinlerinde görebilirsiniz. Bu sağlıklı ilişki, öğretmenden ilham almamız anlamında tüm spiritüel yolun köküdür ve bize hedeflere doğru devam etmemiz için güç ve enerji veren bir ilham kaynağıdır.

Yine, spiritüel yolda istikrarlı bir şekilde nasıl ilerleyebileceğimize dair iki varyasyon buluyoruz:

  • Bu yollardan biri, spiritüel öğretmenlerimizle olan ilişkimizden gelen gücü ve ilhamı kullanmaktır. Buna dayanarak, şu şekilde akıl yürütüyoruz: “Öğretmenim geçerli bir bilgi kaynağı. Öğretmenim aydınlanmanın mümkün olduğunu söylüyor ve bunun doğru olduğuna inanıyorum. Öğretmenimin bunu uydurması için ortada hiçbir neden yok. " Yani burada işin içine dahil olan belirli bir mantık türü var. Ancak çoğu insan bunu daha çok duygusal bir seviyede deneyimliyor; öğretmenimiz bize o kadar çok duygusal ilham veriyor ki bu, yolumuza devam etmemiz için bize inanılmaz bir güç veriyor. Bu, bodhichitta'yı geliştirmenin iki yolundan birincisine benziyor. Bununla, başkalarına yardım etmeye yöneldiğimiz göreceli bir bodhichitta geliştirmeye başlıyoruz ve buradan aydınlanmanın mümkün olduğuna inanarak ona ulaşmaya başlıyoruz. Ancak daha sonra mantıkla bunun ulaşılabilir olduğuna ikna oluruz.
  • Öte yandan, en derin bodhichitta'yı ilk geliştirdiğimiz pratik modu üzerinde düşündüğümüzde, ayette anlatıldığı gibi boşluk anlayışının doğru olduğu kanaatine geliriz. Önce başarmanın mümkün olduğuna ikna oluyor ve sonra gerçekten aydınlanmaya doğru çalışmanın, kalplerimizi açmanın vb. duygusal yönler üzerinde çalışıyoruz.

Her ikisi de spiritüel yol için geçerli yaklaşımlardır ve hangisini seçmemiz bizim kapsamımıza veya kapasitemize bağlıdır. Metinlerde, çok keskin zekası ve entellekti olanların kendi kişiliklerine daha uygun olan mantıksal sunuma güvenebilecekleri, diğerlerinin, yani zekası o kadar da keskin olmayanların ise duygusal düzeyde daha çok çalışabilecekleri anlatılıyor. Bu ikinci grup için en uygun şey öğretmenden gelen ilham ile sevgi ve şefkat temelli duygular üzerinden ilerlemek olacaktır.

Birçok yönden, her iki yaklaşım arasında bir denge bulmanın daha iyi olduğunu düşünüyorum. Ek olarak bunlara üçüncü bir adanmışlık yönü de ekleyebiliriz. Bazı insanlar, pratikçilerin binlerce yıldır uyguladığı ritüellere katılarak ve bunları gerçekleştirerek aydınlanmaya giden yolu takip etmek için ilham alırlar. Budist yola belirli bir tarzda yaklaşmak bizim için daha rahat olduğu için diğer yolları yok saymamız doğru değil. Kendimizi ve potansiyellerimizi tam olarak geliştireceksek, bu üç yaklaşımı da dengelememiz gerekir.

Bu, Kutsal Dalai Lama'nın özel duasında yer alan bu özel ayetin basit bir sunumudur. Öğretmenimin her zaman söylediği gibi, tıpkı bir ineği sağarcasına bu kısa ayetlerden pek çok anlam çıkarabilirsiniz.

Sorular ve Cevaplar

Dört Yüce Gerçeğin Pratikte Uygulanması

Arkadaşlarımdan biri her zaman endişeli bir ruh halindeyse, ona rahat olmasını ve işleri o kadar da ciddiye almamasını söyleyebilirim. Bu hem kendimize hem de başkalarına verebileceğimiz iyi bir hatırlatma. Peki ya bencil davrandığımda ve başkalarıyla etkileşimdeyken, ben merkezli zihnimin projeksiyonunun ve gerçekliğin nerede olduğunu incelemem gerektiğini unutmamak için kullanabileceğim bir tür mantra veya hatırlatıcı var mı?

Büyük Tibetli öğretmen Tsongkhapa'ya göre, gayri-kavramsal olarak boşluğa odaklandığımız zamanlar dışında, zihinsel faaliyetimiz var olmanın imkansız yollarını projeksiyonlar. Hep böyle olur. Çürütmenin objesi, derin meditasyon dışında, deneyimimizin her anıdır.

Algıladığımız aldatıcı görüntüleri analiz etmemize yardım edebilecek pek çok küçük şey var. Faydalı görüntülerden biri, fantezi "balonunu patlatmaktır", ancak bunun dualistik olmayan bir şekilde yapılması gerekiyor, sanki burada bir elinde bir iğne olan “ben” orada da büyük bir balon var ve bu "ben" gidip o balonu patlatıyormuş gibi. Daha basit bir şekilde ifade etmek gerekirse bu, balonun – varlıkların nasıl var olduğunun abartılması balonu – patlamasıdır. Aldatıcı görünüm "Çok korkunçsun" veya "İçinde bulunduğum bu durum çok korkunç" şeklinde olabilir ve bunu tüm nedenler ve koşullar bağlamında ve benzer bir şey yaşayan diğer herkesin gözünden görmüyoruz. Sonra "Zavallı ben!" diye düşünüyoruz. Tüm bu gerçek dışı görünümlerin bir balon gibi patlayıp yok olduğunu hayal ediyoruz.

Başka bir resim, bir sayfası "zavallı ben, tüm bunlardan acı çekiyorum", diğeriyse başa çıkamayacağımız korkunç durum olan açık bir kitap olabilir. Korkunç bir peri masalı gibi. Kafamızda bu kitabın kapanışının zihinsel görüntüsünü canlandırıyoruz ve bu peri masalının sonunu getiriyoruz. Daha fazla jargon kullanmak için bunu düalizm kitabının kapaması olarak görüyoruz!

Bir mantra istiyorsanız, bize görünen şeyin temelde saçmalık olduğunu hatırlamak için "çöp" veya "saçmalık" diyebilirsiniz. Asıl sorun, hatırlamamız gerektiğidir. Hatırlamaya en çok ihtiyacımız olan zamanlar, güçlü ve rahatsız edici bir duygu yaşadığımız zamanlardır. Bu bağlamda Tibetliler tarafından kullanılan örnek, yanlış bir şekilde kötü bir şey yapmakla suçlandığınızda ortaya çıkan çok güçlü bir "Ben bunu yapmadım! Ne demek yalancı ve hırsızımışım?!" hissi. Burada sağlam bir “ben” duygusu ortaya çıkıyor.

Budizm ile diğer Dharmik Dinler Arasındaki Fark

Başka Dharmik dinlerin de var olduğunu ve bunların her birinin problemlerin mevcut olduğunu ama aynı zamanda onlardan kurtuluşun da mümkün olduğunu söylediğinden bahsettiniz. Elbette, her din kendi yöntemlerinin en iyisi olduğunu söyleyecektir, peki Budizm'e özgü üstünlükleri bu bakış açısıyla açıklayabilir misiniz?

Haklısınız. Hinduizm, Budizm ve Jainizm, kontrolsüz bir şekilde tekrar eden yeniden doğuştan özgür olmaktan bahsediyor ve bir kurtuluş durumunun nasıl bir şey olduğunu anlatıyor. Bu dinlerin her biri özgürlüğe ulaşmanın yolunun gerçeği anlamaktan, gerçeği tanımlama yolundan geçtiğini söylüyor. Bu bakımdan Budizm, bir Hint dini bağlamına tamamen uymaktadır. Budizmi diğerlerinden gerçekten ayıran şey, Dört Yüce Gerçektir. Budizm öğretiyor ki:

  • Diğerleri ıstırabı tarif edebilir, ancak Buda gerçek ıstıraptan bahsetmiştir;
  • Diğerleri, belirli bir tür bilinçsizliğin ıstırabın nedeni olduğunu söyleyebilir, ancak Buda en derin bilinçsizlik türü, gerçek neden hakkında konuşmuştur.
  • Diğer Dharmic dinlerinin gerçek bir durma olarak gördükleri şey, sonsuza kadar sürmüyor veya tam özgürleşme değildir.
  • Başkalarının bahsettiği anlayış sizi belirli bir duruma kadar götürebilir, ancak bu sizi özgürlüğe ulaştıracak gerçek bir zihin yolu değildir.

Doğal olarak, diğerlerinin tümü Budizm hakkında aynı şeyi söyleyecektir ve bu nedenle birinin gerçekliğin ne olduğunu araştırması gerekir. Ayette gördüğümüz gibi, spiritüel yolun ana temeli – ve bu sadece Budizm'de değil Hinduizm ve Jainizm için de geçerlidir – gerçeklik görüşüdür. Bunun mantık, deneyim ve anlayışla test edilmesi gerekir.

Bu hayatta daha nazik, daha şefkatli bir kişi olmak için manevi bir yol izlemek ile özgürlüğü kazanmak istemek arasında büyük bir fark var. Aydınlanmadan bahsedersek, hangi açıklamanın daha doğru olduğunu görmek için mantık temelinde araştırma yapabilir ve tartışabilirsiniz. Bununla birlikte, manevi bir yolun pratikçileri olan çoğu insan aslında özgürleşmeyi hedeflemiyor. Bunu hedeflediklerini olduklarını söyleyebilirler, ancak bunun gerçekte ne anlama geldiğine dair hiçbir fikirleri yok ve sadece bu yaşamlarında hayatlarını iyileştirmeye çabalıyorlar. Ve bence bu da iyi bir şey, bunda yanlış bir şey yok.

Kutsal Dalai Lama'ya hangi dinin en iyi olduğu sorulduğunda, en iyi dinin bireysel olarak daha nazik ve daha şefkatli bir kişi olmanıza yardımcı olan din olduğunu söyler. Her insan farklıdır ve bu nedenle şefkat, nezaket, sabır, bağışlama vb. gibi olumlu duyguları geliştirmek için en doğru yol şudur diyemeyiz. Bunlar birçok farklı dine göre eşit olarak geliştirilebilir şeyler. Dini uyumun temeli budur.

Spiritüel Yolda Nasıl İlerlemeli

Bu yolda ilerleme kaydetmek üzerine bir soru sormak istiyorum. Sovyetler Birliği'nde ekonomik kalkınma için 5 yıllık planlarımız vardı. Belki de Budist pratiğine başlayanlara, yoldan sapmamak için bir, üç veya beş yıl boyunca neler yapabilecekleri konusunda tavsiyelerde bulunabilirsiniz.

En yaygın ve en güvenilir yol, en azından benim eğitim aldığım geleneklerde, lam-rim, yani kademeli aşamalar üzerinden çalışmaktır. Lam-rim spiritüel yolda ilerlemek için anlamamız, sindirmemiz ve geliştirmemiz gereken şeyleri adım adım gösteriyor.

Lam-rim'i takip etmenin geleneksel yolu, bir noktaya ulaşmak ve bundan sonra ne olacağını bilmeksizin bu nokta üzerinde çalışmaktır. Bir parçayı anladıktan sonra bir sonrakine geçersiniz. Günümüzde yolun tamamı kitaplarda belirtilmiştir, yani her şeyi bir kerede okuyabilirsiniz, ancak yine de her noktada önemli bir zaman harcamanız gerekir. Her şeyi okuduktan sonra bile geri dönüp her noktanın diğerleriyle nasıl bağlantılı olduğunu görmeniz gerekecek.

İlerlemenin hiçbir zaman lineer olmadığını, her zaman inişli çıkışlı olduğunu hatırlamalıyız. Yani bir gün işler iyi gider ve ertesi gün tersi olursa, bu durumu özel kılan hiç bir şey yok. Sadece devam etmelisiniz. Bu, öğretmenimin genç reenkarnasyonunun en sevdiği ifadeydi: "Özel bir tarafı yok." Yaşadıklarınızı özel kılan bir şey yok. Bazen işler iyi gider, bazen de her şey tıkanır. Ne olmuş yani? Özel bir yanı yok.

Bu nedenle, 5 yıllık bir plan belirlemek pek gerçekçi bir yaklaşım değil çünkü her kişi farklı bir şekilde ilerleme kaydeder. Ancak, Kutsal Dalai Lama, ilerleme kaydettiğinizi bilmenin yolunun ilerlemenize günden güne veya aydan aya değil, 5 yıllık dönemler üzerinden bakmak olduğunu söylüyor. Daha önce zorluklarla nasıl başa çıktığımızı ve şimdi onlarla nasıl başa çıktığımızı karşılaştırabiliriz. Önceki yıllara kıyasla daha sakin miyiz? Bu şekilde ilerlememizi görebiliriz.

100.000 secde, sığınma formülü ve başka şeyleri içeren başlangıç pratikleri, ngondro yapmak gibi başka tarzlar da mevcuttur. İnsanlar çoğu zaman böyle başlar. Bu iki yaklaşımın Dharma öğretilerine yaklaşmanın iki yolunu yansıttığını düşünüyorum. Ngondro'ya başladığınızda, bu genellikle bir öğretmenden ilham alınarak yapılır. Pek bir şey bilmiyor olabilirsiniz, ama öğretmenden inanılmaz derecede ilham alırsınız ve size söyledikleri şeylerin faydalı olacağına güvenerek 100.000 ngondro pratiği yaparsınız.

Benim eğitim aldığım yaklaşım, bu ayetten size açıkladığım yaklaşımla aynı, ki bu normalde Dalai Lama'nın öğrettiği yaklaşımdır. Önce inanırsınız ve yol hakkında bir anlayış kazanırsınız – bunun mümkün olduğunu, amacın ne olduğunu vb. – ve bunu takiben bir ngondro yaparsınız.

Aralarında bir orta yol bulunabileceği çok açık. Ngondro ile ilk kez başlarken, aynı zamanda hedefin ulaşılabilir olma ihtimaline karşı inanç kazanmak için de çalışmaya başlarsınız. Ya da öğrenmeye ve pratik yapmaya devam ederken, ngondro yapmaya başlayabilirsiniz. Yani bunları bir araya getirmenin farklı yolları var. Bunun açıkladığım bu yapı içinde uygun olduğunu düşünüyorum, özellikle de farklı Tibetli öğretmenlerin Dharma'yı nasıl öğrettikleri hakkında düşünürseniz. Bu bizi Nagarjuna'ya ve bodhichitta'yı geliştirmenin iki farklı yoluna geri götürüyor – önce göreceli, sonra en derin veya önce en derin, sonra göreceli. Her kişinin kendine en uygun olanı seçmesi gerekir.

Özet

Dört Yüce Gerçek'in İki Gerçek'teki gerçekliğe dair Budist öğretileriyle ve dolayısıyla Üç Değerli Cevher ile nasıl ilişkili olduğu çok ileri düzey bir analizdir. Bu sadece Gerçeklerin ve Cevherlerin ne olduğunu açıklamakla kalmaz, aynı zamanda Budist felsefesi ve pratiğinde net bir yapının oluşturulmasını sağlar. Kutsal Dalai Lama'nın kısa ama etkileyici bir ayetini, bu kavramların daha derinden araştırılması adına bir temel olarak kullandık. Dikkat çekici sonuç, sadece anlayışımızı artırmak için mantıksal bir düzeni değil, aynı zamanda temel Budist kavrayışlarının her birinin diğerini nasıl desteklediğini de gösteriyor. Böylece, karmaşık ve bütünsel bir spiritüel yol ortaya çıkıyor.

Top