Karahanlıların Hotan Seferi

Han Hanedanlığı’na Gönderilen Hotan Heyetleri

Kaşgar’daki Karahanlı kalesinin doğusunda kalan Hotan varlıklı bir Budist devletti. Madenleri İpek Yolu boyunca uzanan tüm toprakların, bilhassa da Han Hanedanlığı’nın yeşim kaynağıydı. Hotan’ın kralları zaman zaman, söz gelimi 755’te An Luşan isyanının bastırılmasında askerî yardım temin etmek üzere, Han Hanedanlığı’na ziyarette bulunurlardı. Bununla beraber, Tibet’in 790’da Hotan üzerindeki egemenliğini yeniden kurmasından beri, Hotan ve Han Hanedanlığı sarayları arasındaki bütün iletişim sona ermişti. Hotanlılar, 851’de tekrar bağımsızlıklarına kavuştuklarında dahi, bu iletişimi tekrar kurmayı denemediler. Tarım Havzası’nın güney kenarları boyunca uzanan ticaret yolu neredeyse bir buçuk asırdır kullanılmıyor ve buraya yerleşen Tibet kavimleri sık sık Hotan’a saldırılar düzenliyorlardı.

Fakat Satuk Buğra Han’ın Karahanlı tahtını gasp etmesinden kısa süre sonra, 938’de Hotan kralı Han Hanedanlığı’na bu güney Tarım yolu üzerinden bir vergi ve ticaret heyeti gönderdi. Han Hanedanlığı’nın Beş Hanedanlık Dönemi (907 – 960) sırasında birkaç krallığa bölünmüş olmasından ileri gelen zayıflığına rağmen, Hotan acilen ilişkilerin canlandırılması ihtiyacını duyuyordu. Kral, kuşkusuz Kaşgar’ın batısındaki siyasi huzursuzluğun tehdidini hissettiği için bu hamlede bulunmaya son derece istekliydi.

Yirmi Altıncı Haritayı: Karahanlıların Hotan’ı İstilası Zamanında Orta Asya, Yaklaşık olarak MS 1000
Yirmi Altıncı Haritayı: Karahanlıların Hotan’ı İstilası Zamanında Orta Asya, Yaklaşık olarak MS 1000

Hotan, önceki bir buçuk yüzyılda Han Hanedanlığı ile doğrudan ticarette bulunmamış olsa da, diğer bölgelerle önemli düzeyde ticari faaliyete sahipti. Ancak, Hotan’dan giden tüm ticaret yolları ya Kaşgar’dan geçerek Doğu Türkistan’a veya Tarım Havzası’nın kuzeyine ya da Yarkent’ten geçerek Kaşgar’a; Karakurum Dağları’ndan Keşmir’e ve oradan da Hindistan’ın düzlüklerine gidiyordu. Kaşgar ve civarları ticaret trafiği için siyasi bakımdan kararsız ve güvensiz olsaydı, Hotan’ın ekonomik olarak varlığını sürdürmesi güç olurdu. Bu durum mutlaka başlangıçta İpek Yolu’nun güney Tarım kolunun, Hotan’ın yeşimi ve diğer malları için tekrar alternatif bir pazar tesis etmek için, Han Hanedanlığı’na tekrar açılmasının öncelikli sebeplerinden bir tanesiydi.

Karahanlılar daha sonra yayılmacı bir politika izlediğinden, Hotanlılar hiç şüphe yok ki toprakları için de bir tehdit hissediyorlardı. O halde, Han Hanedanlığı’yla ilişki kurmanın bir diğer sebebi, iki ülkenin geçmişte kurmuş olduğu gibi bir askerî ittifakı yenileme umuduydu.

Hotanlılar, güney Tarım ticaret yolunu tekrar açmalarından 971 yılına kadar, Han Hanedanlığı saraylarına yanlarında hediye olarak yeşim götüren çok sayıda heyet gönderdiler ve bölgesel bütünlükleri için korunma talebinde bulundular. Görünüşe göre, 960’ta Kuzey Song Hanedanlığı’nın kurulmasıyla Han Hanedanlığı’nın tekrar birleşmesinden sonra bile, eski müttefiklerinden hiçbir zaman ticari avantajlar dışında herhangi bir askerî yardım görmemişlerdir.

Kuzey Song kuvvetleri, hemen batılarındaki Tangutlara karşı neredeyse kesintisiz savaş halindeydiler. Han Hanedanlığı’ndan Orta Asya’ya gitmek için Tsongka’nın güneybatı köşesinden geçerek ve kuzeyde Gansu Koridoru’na ilerleyerek çatışma baypas edilebilse de, Kuzey Song Hanedanlığı dikkati Tangut çatışmasından başka yerlere çekmek ve Doğu Türkistan’da doğrudan askerî müdahalede bulunmak için çok zayıftı. Hotanlılar, olası her türlü istilaya Han Çinlilerinin yardımı olmaksızın karşı koymak zorunda kalacaklardı.

Hotan’da Budizm’in Konumu

Hotanlıların Han Hanedanlığı’na gönderdikleri vergi ve ticaret heyetlerinde çoğu zaman Budist keşişler de bulunuyordu. Bu, Budist ülkelerde olağan bir âdetti zira keşişler genellikle toplumun en iyi eğitimli ve en kültürlü mensuplarıydı. Devletler diplomatik amaçlar için sıklıkla keşişleri kullanıyorlardı.

Genel olarak, Hotan’da bu dönemde Budist faaliyetleri son derece yoğundu. Hotan kralı Visa Sura (hükümdarlık dönemi 967 – 977) Sanskritçe Budist metinlerinin kendi diline çok sayıda tercümesini destekliyordu ve Karahoca Uygurlarına pek çok Budist öğretmen göndermişti. Hotanlılar ancak altıncı yüzyılın ortaları itibarıyla, Toharyalıların da aynısını yapmaya başlamalarıyla yaklaşık aynı zamanda Budist metinleri kendi dillerine tercüme etmeye başlamış olmakla beraber, bu gibi işler için en çok çaba gösterilen dönem buydu.

Kutsal Savaş İlanı

İslami tarih anlatıları uyarınca, Türki olmayan Kaşgar yerlileri Karahanlıların elinden İslam’ı benimsemeye direnç gösterdiler. Bunlar 971’de Karahanlılar Soğd’da Samanîlere karşı seferdeyken Türki Müslüman yönetimi geçici olarak devirmelerine yardımcı olan Hotan’daki diğer Budistler tarafından destekleniyordu.

Daha sonra dört imam, Karahanlı Kağanının kardeşi Yusuf Kadir Han’ı Kaşgar’ı geri almak üzere kutsal bir savaşa gönderdi. Han yalnızca başarılı olmakla kalmadı; doğuya doğru ilerleyerek Yarkent’i de Karahanlı İmparatorluğu’na kattı ve halkına İslam’ı benimsetti. Daha sonra Hotan’ı yirmi dört yıl boyunca kuşatma altına aldı. Hotanlıların eski hükümdarları ve Budist dindaşları Tibetlilerden aldıkları yardıma rağmen, şehir devleti 1006’da düştü.

Çok geçmeden Hotanlılar İslam’a karşı ayaklandı ve dört imam şehit edildi. Fakat Yusuf Kadir Han, Gaznelilerle savaştan dönerek isyanı bastırdı. Hotan böylece Karahanlı topraklarına katılıp kesin olarak İslam’ı kabul etti.

Kaşgar İsyanının Analizi

Bu anlatı hemen önemli bir soruyu akla getirir. Kaşgar’ın yerli Budistleri Türki olmadıkları için Karahanlıların elinden Budist olmaya karşı koyduysa, bu durum karşıtlıklarının sebebinin Budist olmaları değil, daha ziyade Hint-İranlı etnik kökenleri olduğunu göstermez mi? Bu anlatı dolaylı olarak Kaşgar’ın Budist Karahanlı Türklerinin din değiştirmeye karşı koymadığını belirtmektedir. Dolayısıyla, görünüşe göre esas mesele din değildi. Kaşgar yerlileri özel olarak yabancı fatihlerin İslam dinini değil, Karahanlı egemenliğini devirmeye çalışıyorlardı.

Kaşgar isyanının belli bir derecede dinsel gerekçeleri bulunduğunu ve bu dinsel ittifakın Doğu Türkistan’daki Hotan ve Karahanlı seferlerine katkıda bulunan bir etmen olduğunu kabul etsek bile, kuşkusuz jeopolitika ve ekonomi de önemli bir rol oynamıştır. Neredeyse tüm Orta Asya hükümdarlarının politika kararlarında büyük bir ağırlığı olmuş olan meselelerden biri, kazançlı İpek Yolu ticaretini kontrol etme veya en azından bundan pay alma arzusuydu. Hotanlıların Kaşgar’a karşı hareketi ve Karahanlıların Hotan’a karşı hamleleri de bu bağlamda değerlendirilmelidir.

Hotanların Kaşgar’da Yaptıklarını Tanımlamak için Kutsal Savaş Modeline Başvurmanın Değerlendirmesi

İslami din tarihleri olayları sanki Hotanlılar Kaşgar’da saf Budizm pratiğini savunmak için Kaşgar’ın Müslümanlarına karşı Budist bir kutsal savaş veya cihad muadilini gerçekleştirmişler gibi betimlemektedir. İslam’ın Budistler tarafından bastırılması karşısında, Karahanlılar da haklı olarak, Hotan’a karşı kendileri de cihad yaparak karşılık vermiştir. Fakat bu açıklama, olaylarda etkisi olabilecek din haricinde hiçbir olası etmeni göze almayarak yalnızca tek boyutlu olmakla kalmamaktadır; aynı zamanda İslam kültüründe önemli olabilecek meseleleri ait olmadıkları bir Budist bağlama eklemlemektedir.

Dinsel savaştan söz eden tek Budist metni Kalachakra Tantra’dır. Bu metin ortaya koyduğu binyıllık gelecek vizyonunda MS yirmi beşinci yüzyılda Hint kökenli olmayanların tüm ruhani pratik olasılığını ortadan kaldırmaya çalışacakları bir kıyamet savaşı olacağını kehanet etmektedir. Bu kuvvetler karşısında edinilecek zafer bilhassa Budizm için yeni bir altın çağın müjdecisi olacaktır. Metin aynı zamanda karanlığın ve cehaletin iç güçlerine karşı her kişinin bireysel bir ruhani mücadele vermesi gerekeceğini söylemekle beraber, hiçbir zaman Budist bir toplum tehdit altında olduğunda dış bir savaş açmayı salık verdiği ileri sürülmemiştir.

Kalachakra Tantra’yı bu şekilde yorumlasak bile, Mehdi’nin önderliğindeki Hint kökenli olmayan kuvvetler genel olarak Müslümanları ifade ettiği şeklinde yorumlanamazdı. Bu kuvvetlerin âdetlerinin metinsel tasviri, helal sığır kesimi ve sünnet gibi İslami unsurlar ortaya koysa da, peygamberlerinin listesinde sekiz öğretmen bulunmaktadır. Yedi tanesi standart İsmâilî Şii figürlerinden oluşup, bunlara eklenen Mehdi olasılıkla İslami Şiiliği benimseyen Maniheist Şiiler ve Maniheistlerle ilişkilenmektedir. Diğer Şiî mezheplerinin yanı sıra Sünni mezhebi de yirmi beş peygamberden oluşan bir listeyi kabul etmekte olup, bu listede İsmâilî listesinde yer alan Mehdi yer almamaktadır.

Batılı alimlerin bakış açısından, Kalachakra Tantra’daki tarihsel referanslar ve en az birkaç başka mesele daha büyük olasılıkla ilk olarak onuncu yüzyılın ikinci yarısında doğu Afganistan’ın Kabil bölgesinde ve Uddiyana’da ortaya konmuştur. Her iki bölge de başlangıçta Hindu Şahi egemenliği altında olup, daha sonra 976’da Kabil Gaznelilerin eline geçmişti. Kabil bölgesinin Kalachakra metinlerinin kaynaklarından biri sayılması, Kalachakra Tantra’da anlatılan sembolik evrenin (mandala) Seferîlerin 879’da Hindu Şahilere yenilmesinden sonra Kabil’de yeniden inşa edilen Subahar Manastırı’ndaki tapınaklardan birinin fresklerindeki Sasani imparatorluk motiflerini yankılar nitelikte olmasından da anlaşılmaktadır. Her üçünde de Takdis’teki Sasani sarayında olduğu gibi “Zamanın ve Mekanın Kralı” (Zamin o Zaman) kabul edilen merkezî bir kral figürünün etrafında gezegenler ve zodyak burçlarının daire şeklinde temsilleri bulunmaktadır.

968’de İsmâilî Multan (kuzey Sind) krallığı, Kuzey Afrika’da kurulan İsmâilî Fâtımî İmparatorluğu’nun (MS 910 – 1171) vasal devleti oldu. 969’da Fâtımîler Mısır’e ele geçirdi ve Kahire yakınındaki yeni başkentleri ile çok geçmeden imparatorluklarını batı İran’a kadar genişlettiler. Mesihçi İsmâilî Fâtımîler, Peygamberden beş yüz yıl sonra on ikinci yüzyılın başında beklenen kıyametten ve dünyanın sonunun gelmesinden önce bütün İslam dünyası için bir istila tehdidi oluşturuyordu. Gazneliler egemenliğindeki Kabil de dahil olmak üzere, Abbâsî siyasi bölgesinde bulunanlar Fâtımîler ile müttefiklerinin kendilerini istila etmelerinden korkuyorlardı.

Abbâsî egemenliği için sapkınlık ve tehdit olarak yaftalanan Maniheistler, Maniheist Şiiler ve İsmâilî Şiiliği benimsemiş Maniheistler Abbâsî İmparatorluğu’ndan kaçtılar. Bunların pek çoğunun Multan’a sığındığını varsaymak makul olacaktır. İsmâilî Şiiliği benimsemiş olmak başlangıçta senkrenizme olanak verdiğinden, bu din değiştirenler İsmâilî peygamber listesine Mani’yi de ekleyebilmiş olmalıdır. O halde Kalachakra’da istila tehdidine ilişkin uyarıda büyük olasılıkla inançlarına Maniheist unsurlar katmış olarak daha da sapkın ve tehditkar olarak algılanan Multan’ın İsmâilîleri kastedilmiş olmalıdır. Afgan Budist alimleri kuşkusuz sekizinci yüzyılın sonunda Bağdat’ta çalışırken Abbâsî sarayından Maniheist Şiilerle tanışmış olmalıdır. O döneme has bir biçimde, Budistler tüm İsmâilîleri din değiştiren Maniheist Şiilerle karıştırmış olacaktır.

Her halükarda Kalachakra Tantra istilacıları her türlü ruhani pratiğe düşman olarak betimler. Buna yalnızca Budizm’in ve Hinduizm’in değil, İslam’ın da saf pratiği dahil olmalıdır zira metinde bütün dinlerin inananları farklarını bir kenara koyup bu tehdide karşı birleşmiş bir cephe oluşturmaya çağrılmaktadır. Hindu Şahilerin egemenliğinde Kabil Vadisi’nde Budistler, Hindular ile hem Sünni hem de Şiî Müslümanlardan oluşan karma bir halk bulunuyordu.

Kalachakra Tantra’yı yalnızca fanatik mesihçi unsurlara karşı değil, tüm Müslümanlara karşı dış savaş çağrısında bulunan bir metin olarak kabul etsek dahi, Hotanlıların Kaşgar’daki Karahanlılara karşı bir Budist cihadı ilan etmek için bu metnin öğretilerinden esinlendiğini iddia etmek anakronistik olur. Hint alt kıtasında Kalachakra öğretilerinin varlığına ilişkin en erken referans onuncu yüzyılın sonu veya on birinci yüzyılın başındaki Keşmir’e işaret etmektedir. Bu referans Kalachakra meditasyon sisteminin Keşmirli pandit Abhinavagupta tarafından kaleme alınan Keşmir Şaivit tantra metni Tantraları Aydınlatmak’ın (San. Tantraloka, İng. Illuminating the Tantras) on altıncı bölümündeki bir Hindu eleştirisidir. Bazı alimlere göre, Abhinavagupta metnini 990 ve 1014 arasında yazıya dökmüş ve 1025’te ölmüştür. Fakat istilalara ilişkin öğretilerle birlikte bütün Kalachakra sisteminin bu dönemde veya daha önce 971’de, Hotan Kaşgar isyanını desteklemek için askerî kuvvetler gönderdiğinde Keşmir’de mevcut bulunduğuna dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Kalachakra öğretilerinin bu boyutu o dönemde Keşmir’de mevcut olmuş olsa bile, Keşmir ve Hotan’ın coğrafi yakınlığına ve aralarındaki önemli kültürel ve ekonomik alışverişe rağmen, Kalachakra Tantra’nın Hotan’a ulaşmış olduğuna dair hiçbir kayıt yoktur.

Dolayısıyla, Budizm’de İslami anlamda bir kutsal savaş âdeti veya geleneği bulunmadığından, Hotan’ın Kaşgar isyanını Karahanlıları devirmek amacıyla bir saldırı başlatmak için elverişli bir fırsat olarak kullanmış olması daha olasıdır. Bu, İpek Yolu’nun batı bölgesinde ekonomik ticaret için daha istikrarlı bir siyasi ortam temin etme amacı güdüyordu. Hotanlıların Batı Türkistan’da malları için İslami pazarla bir sorunu bulunmadığından, Satuk Buğra Han’ın İslam’ı Kaşgar’ın resmî dini ilan etmesini dinî bir tehdit olarak algılamış olmaları olası değildir.

Karahanlıların Yaptıklarının Kutsal Savaş Olarak Değerlendirmesi

Karahanlılar tarafında ise, söz konusu dört imam kuşkusuz tarihsel figürlerdi; bu şehitlerin mezarları yirminci yüzyılda dahi Hotan’da kutsal sayılıyordu. Üstelik, Hotanlıların yerel Kaşgar isyanını desteklemesini Budist kutsal savaşı olarak yorumlayarak bir cihad çağrısında bulunmuş olmaları da mümkündür. Bununla beraber, dört İslami din adamının salt dinsel gerekçelerle kendi başlarına askerî harekatlar başlatabilecek güçte olmuş olmaları olasılık dahilinde değildir.

Karahanlı kağanları ve komutanları da bizzat güçlü askerî liderlerdi ve gerek Müslüman devletler gerekse de Müslüman olmayan devletler pahasına imparatorluklarını genişletmeye yönelik güçlü bir programla, ordularının seferlerini kendileri tasarlıyor ve bunlara kendileri önderlik ediyorlardı. Bütün Budist komşularına, örneğin Karahoca Uygurlarına karşı değil, yalnızca Hotan’a karşı kutsal savaş açtılar. O halde şimdi Kağanın askerî kararlarının biçimlenmesinde rol oynamış olabilecek bölgesel meseleleri anlayabilmek için komşu krallıklardaki duruma yakından bakalım.

Top