Budist Yola Çıkmadan Öncesi için Tavsiye

Budizm günlük yaşamın zorluklarıyla baş etmede güçlüklerden kaçınmak için pratik önleyici yöntemler öğretir. Duygusal altüst olma hali ile takıntılı davranışlarımıza yol açan karışık düşüncelerimiz ve gerçekçi olmayan tutumlarımızın kaynağına bakar. Bizim için faydalı olmayan alışkanlık haline gelmiş düşünme ve davranış biçimlerinin üstesinden gelmek için meditasyon ve daha sevgi dolu ve olumlu olmayı başarmış olan kişilerden esinle, zihnimizi günlük yaşamımızın kalitesini artıracak şekilde dönüştürebiliriz.

Budizm’in ne olduğunu ve günlük yaşamımıza nasıl uygulanabileceğini anlamak istiyorsak bunun için Budist öğretiler ve pratik için kullanılan geleneksel terim olan Dharma kelimesinin anlamına bakabiliriz. “Dharma” Sanskritçe “önleyici yöntem” anlamına gelen bir sözcüktür. Sorunların önüne geçmek için yaptığımız bir şeydir. Bunu anlarsak, Buddha’nın öğrettiği her şeyin ardındaki niyeti de anlarız.

Önleyici yöntemlere ilgi duymak için hayatta sorunlar olduğunu görmemiz gerekir. Bu da epey bir cesaret gerektirir. Pek çok kişi kendilerini veya hayatlarını ciddiye almaz. Gün boyunca çalışırlar ve akşamları da çok yorgun olduklarından eğlence ve benzeri şeylerle dikkatlerini dağıtırlar. Hayatlarındaki sorunlara içsel bir şekilde bakmazlar. Sorunlarına baksalar da hayatlarının tatminkar olmadığını kabul etmek istemezler çünkü bu çok moral bozucudur. Hayatımızın kalitesini gerçekten kontrol etmek ve bundan memnun olmadığımızda bunu dürüstçe kabul etmek için cesaret gerekir.

Tatminkar Olmayan Durumlar ve Bunların Sebepleri

Elbette birşeyin tatminkar olmamasının çeşitli düzeyleri vardır. “Bazen ruh halim kötü, bazen de her şey yolunda gidiyor ama bence bunda sorun yok. Yaşam böyledir.” Bundan memnunsak sorun yok. Herşeyi biraz daha iyi yapabileceğimize dair biraz umudumuz varsa bunu yapabileceğimiz bir yol aramaya başlarız. Hayat kalitemizi iyileştirmeye yardımcı olacak yöntemler bulmak için sorunlarımızın kaynağını belirlememiz gerekir. Pek çok kişi sorunlarının kaynağını dışarıda arar. “Seninle ilişkimde senin yüzünden zorlanıyorum! Sen, benim davranmanı istediğim şekilde davranmıyorsun.” Siyasi veya ekonomik durumu da yaşadığımız zorlukların kaynağı olarak görebiliriz. Bazı psikoloji ekollerine göre yaşadığımız sorunların kaynağı olarak çocuklukta yaşadığımız travmalara bakarız. Mutsuzluğumuzun sebebinin başkaları olduğunu düşünmek çok kolaydır. Suçu başkalarına veya sosyal ya da ekonomik etmenlere atmak gerçekte bir çözüme ulaşmamıza yardımcı olmaz. Böyle bir kavramsal çerçeveye sahipsek, affedici olabiliriz ve bunun bir miktar faydası olabilir ama çoğu kişi sadece bu kadarının psikolojik sorunları ve mutsuzluklarından kurtulmalarına yetmediğini görür.

Budizm’e göre diğer kişiler, toplum vs. sorunlarımıza katkıda bulunsa da bunlar, sorunlarımızın en derin kaynağı değildir. Yaşadığımız zorlukların en derin kaynağını keşfetmek için içimize bakmamız gerekir. Sonuçta, kendimizi yaşamda mutsuz hissediyorsak bu, durumumuza verdiğimiz tepkidir. Farklı kişiler aynı duruma farklı tepkiler verir. Yalnızca kendimize bakacak olursak bile, zorluklara bir günden diğerine farklı tepki verdiğimizi görürüz. Sorunun kaynağı yalnızca dışsal durum olsaydı, her zaman aynı şekilde tepki verirdik ama durum böyle değildir. Nasıl tepki verdiğimize etki eden, işte iyi bir gün geçirme gibi etmenler vardır ama bunlar yalnızca duruma katkıda bulunan yüzeysel etmenlerdir. Yeterince derine gitmezler.

Baktığımızda, yaşama, kendimize ve durumlara karşı tutumlarımızın kendimizi nasıl hissettiğimize önemli bir katkısı olduğunu görürüz. Örneğin, iyi bir gün geçirdiğimizde olduğu gibi her zaman kendimize acımayız ama iyi bir gün geçirmiyorsak kendine acıma duygusu geri gelir. Yaşamı nasıl deneyimlediğimizi büyük ölçüde yaşama karşı olan temel tutumlarımız belirler. Daha derinden inceleyecek olursak, tutumlarımızın zihin karışıklığına dayandığını görürüz.

Video: Ringu Tulku — “Gençlerin Günümüzde Karşılaştığı En Büyük Sorun”
Altyazı seçeneğini aktif hale getirmek için lütfen video ekranının alt sağındaki “CC” ibaresine tıklayınız. Altyazı dilini değiştirmek için lütfen “Settings/Seçenekler” kısmına tıklayıp daha sonra “Subtitles/Altyazı” seçeneğini tıklayarak tercih ettiğiniz dili seçiniz.

Sorunların Kaynağı Olarak Zihin Karışıklığı

Zihin karışıklığını inceleycek olursak bunun bir yönünün davranışsal neden sonuç konusunda zihin karışıklığı olduğunu görürüz. Ne söyleyeceğimiz ve bunun sonucunda ne olacağı konusuna kafamız karışıktır. Ne tür bir işte çalışacağımız, evlenip evlenmeyeceğimiz, çocuk isteyip istemediğimiz vs. konusunda büyük zihin karışıklığı yaşayabiliriz. Birisiyle bir ilişkiye girersek sonuçta ne olur? Bilmeyiz. Seçimlerimizin sonucunda ne olacağıyla ilgili fikirlerimiz genellikle ya hüsnükuruntuya veya korku ya da paranoyaya dayanan fantazilerden ibarettir. Bir kişiyle derin bir ilişkiye girersek bir peri masalında olduğu gibi hayatımızın geriye kalanı boyunca mutlu olacağımızı düşünebiliriz. Ya da bizi terk edeceklerinden korkarak duygusal mesafemizi koruruz. Bir durum canımızı sıkarsa bağırmanın bunu iyileştireceğini düşünebiliriz. Diğer kişinin ne yaptığımıza nasıl tepki vereceği konusunda çok zihin karışıklığı yaşarız. Bağırır ve aklımızdan geçeni söylersek kendimizi daha iyi hissedeceğimizi ve her şeyin yolunda gideceğini düşünürüz ama her şey yolunda gitmez. Ne olacağını bilmek isteriz. Umutsuzca astrolojiye sarılır ya da Değişimler Kitabı, I Ching için para atarız. Neden böyle şeyler yaparız? Ne olacağını kontrol edebilmek isteriz.

Budizm’e göre daha derin bir zihin karışıklığı düzeyi bizim ve başkalarının nasıl varolduğu ve dünyanın nasıl varolduğu konusundadır. Kontrol meselesi konusunda kafamız tamamen karışıktır. Bize ne olacağının tamamen bizim kontrolümüzde olmasının mümkün olduğunu düşünürüz. Örneğin, bilgisayarımızı başka kimsenin kullanmasına izin vermezsek hiç bozulmayacağını düşünürüz. Bu nedenle, işler beklediğimiz gibi olmayınca hüsrana uğrarız. Her zaman herşeyi kontrol etmek mümkün değildir. Gerçeklik bu değildir. Gerçeklik çok karmaşıktır. Ne olduğuna pek çok şeyin etkisi vardır, sadece bizim ne yaptığımızın değil. Bu bizim tamamen kontrolümüzü kaybettiğimiz veya harici güçlerin bizi manipüle ettiği anlamına da gelmez. Ne olduğuna katkımız vardır ama ne olduğunu etkileyen tek faktör biz değiliz.

Zihin karışıklığımız ve özgüvensizliğimiz nedeniyle çoğu zaman bunun yıkıcı bir davranış olduğunu bilmeden yıkıcı davranışlarda bulunuruz. Bunun nedeni rahatsız edici duygular, rahatsız edici tutumlar ve alışıldık davranışlarımızın takıntılılığının etkisinde olmamızdır. Yalnızca başkalarına karşı yıkıcı davranşlarda bulunmayız; temelde kendimize karşı yıkıcı davranışlarda bulunuruz. Başka bir deyişle, kendimiz için daha fazla sorun yaratırız. Daha az sorun yaşamak veya sorunlarımızdan özgürleşmek, hatta diğerlerinin de kendi sorunlarından kurtulmalarına yardımcı olabilmek istiyorsak sınırlarımızın kaynağını kabul etmemiz gerekir.

Zihin Karışıklığından Kurtulma

Gelin sorunlarımızın kaynağının zihin karışıklığı olduğunu görebildiğimizi varsayalım. Bu çok zor değildir. Pek çok kişi “Kafam çok karışık. Darmadağınım.” dedikleri noktaya ulaşır. Peki ya sonra? Kurslar veya inzivalara para harcamadan önce kafa karışıklığımızdan kurtulmanın mümkün olduğuna gerçekten inanıp inanmadığımızı çok ciddi bir şekilde değerlendirmemiz gerekir. Zihin karışıklığından kurtulmanın mümkün olmadığını düşünüyorsak, ne yapmaya çalışıyoruz? Yalnızca zihin karışıklığımızdan kurtulmanın mümkün olması umuduyla gidiyorsak bu çok dengeli değildir. Hüsnü kuruntudur.

Özgürlüğün farklı şekillerde elde edilebileceğini düşünebiliriz. Birinin bizi kurtaracağını düşünebiliriz. Bu Tanrı gibi güçlü, ilahi bir varlık olabilir, dolayısıyla yeniden dine dönebiliriz. Ya da ruhani bir öğretmen, bir eş ya da başka birisinin bizi kafa karışıklığımızdan kurtarmasını bekleyebiliriz. Bu gibi durumlarda diğer kişiye bağımlılık geliştirmek ve olgun olmayan bir biçimde davranmak kolaydır. Bizi kurtaracak birini bulmaya o kadar can atarız ki kime başvuracağımız konusunda seçici davranmayız. Kendisi de zihin karışıklığından özgür olmayan birini seçebiliriz ve bu kişi kendi rahatsız edici duyguları ve tutumları nedeniyle bizim naif bağımlılığımızı kullanabilir. Bu dengeli bir yol değildir. Ruhani bir öğretmen ya da bir ilişkiden tüm kafa karışıklığımızı netleştirmesini bekleyemeyiz. Kendi kafa karışıklığımızı kendimizin netleştirmesi gerekir.

Ruhani bir öğretmen veya eşle olan ilişki ancak ilişki sağlıklıysa yardımcı bir takım koşullar sağlayabilir. İlişki sağlıksızsa durumu daha da çetrefil hale getirir. Daha fazla zihin karışıklığına yol açar. Başlangıçta öğretmenin ya da eşin mükemmel olduğunu düşündüğümüz büyük bir yadsıma durumu yaşayabiliriz ama sonuçta naifliğimiz azalır. Diğer kişinin zaaflarını ve onların bizi tüm kafa karışıklığımızdan kurtarmayacağını gördüğümüzde çökeriz. Kendimizi ihanete uğramış hissederiz. İnancımız ve güvenimiz ihanete uğramıştır. Bu korkunç bir duygudur! Bunun en baştan önüne geçmek çok önemlidir. Önleyici önlemler almamız gerekir. Neyin mümkün olduğunu neyin olmadığını anlamamız gerekir. Ruhani bir öğretmen ne yapabilir ve ne yapamaz? Çökmeyi önlemek için önleyici yöntemler uygularız.

Kafa karışıklığından özgür bir zihinsel durum geliştirmemiz gerekir. Zihin karışıklığının tersi olan anlayış, zihin karışıklığının ortaya çıkmasını önler. Budizm’le işimiz içe dönük bir bakışla kendi tutumlarımız, kendi rahatsız edici duygularımız ve kendi dürtüsel, takıntılı veya nörotik davranışlarımıza dikkat etmektir. Bu, kendimizde çok da güzel olmayan, yadsımayı tercih edeceğimiz şeyleri görmeye istekli olmak anlamına gelir. Sorunlarımıza yol açan veya sorunlarımızın belirtileri olan şeyleri fark ettiğimizde bunların üstesinden gelmek için karşıt güçlerini uygulamamız gerekir. Tüm bunlar etüt ve meditasyona dayanır. Rahatsız edici duygu ve tutumları ve nereden geldiklerini tespit etmeyi öğrenmemiz gerekir.

Meditasyon

Meditasyon çeşitli karşıt güçleri kontrollü bir durumda uygulayarak bunları nasıl uygulayacağımızı öğrenmek ve sonra da gerçek hayatta kullanmak anlamına gelir. Örneğin, bizim istediğimiz gibi davranmadıklarında başkalarına sinirleniyorsak, meditasyonda bu durumları düşünerek onlara farklı bir bakış açısından bakmaya çalışırız. Diğer kişi pek çok farklı sebeple hoş olmayan bir şekilde davranıyordur. Bizi sevmediği için inadımıza böyle davranmıyordur. Meditasyonda “Arkadaşım beni artık sevmiyor, beni aramadı,” gibi tutumları çözmeye çalışırız.

Böyle bir durumu daha rahat, anlayışlı ve sabırlı bir zihinsel durumdayken pratik edersek, bu kişinin bizi bir hafta boyunca aramadığı durumda o kadar sinirlenmeyiz. Sinirlenmeye başladığımızda bu kişinin muhtemelen çok meşgul olduğunu ve onun hayatındaki en önemli kişi olduğumuzu düşünmenin çok benmerkezci olduğunu hatırlarız. Bu duygusal altüst olma halimizi sakinleştirmemize yardımcı olur.

Budist Pratik Tam Zamanlı bir İştir

Budist pratik bir hobi değildir. Spor olarak veya rahatlamak için yaptığımız bir şey değildir. Budist pratik tam zamanlı bir iştir. İşimiz hayatımızdaki her şeye karşı olan tutumlarımız üzerinde çalışmaktır. Örneğin, tüm varlıklara karşı sevgi geliştirmek üzerine çalışıyorsak bunu ailelerimizde uygulamamız gerekir. Pek çok kişi odalarında oturup sevgi üzerine meditasyon yaparlar ama ebeveynleriyle veya eşleriyle geçinemezler. Bu üzücü bir durumdur.

Aşırılıklardan Kaçınma

Budist öğretileri evde ve işte karşılaştığımız gerçek yaşam durumlarına uygulamaya çalışırken aşırılıklardan kaçınmamız gerekir. Aşırılığın bir ucu suçu tamamen başkalarına atmaktır. Diğer ucu ise suçun tamamını kendi üzerimize almak. Yaşamda olanlar çok karmaşıktır. Her iki taraf da katkıda bulunur: başkaları katkıda bulunur; biz katkıda bulunuruz. Başkalarının davranış ve tutumlarını değiştirmelerini sağlamaya çalışabiliriz ama hepimiz kişisel deneyimimizle bunun çok da kolay olmadığını biliriz – özellikle de kendimiz çok erdemli ve kutsalmış gibi davranıp diğerini günahkar olmakla suçlarsak. Kendimiz değişmeye çalışmak çok daha kolaydır. Başkaları buna açıksa ve önerilerimizden dolayı daha fazla saldırganlaşmayacaklarsa onlara önerilerde bulunabiliriz ama işin esası kendimizledir.

Kendimiz üzerinde çalışırken dikkat etmemiz gereken başka iki aşırı uç vardır: tamamen duygularımızla meşgul olmak ve bunların farkında olmamak. Birincisi narsisist bir kendiyle meşgul olmaktır. Yalnızca kendimizin ne hissettiğine önem veririz. Başkalarının ne hissettiğini görmezden geliriz. Kendi duygularımızın başkalarının duygularından çok daha önemli olduğunu düşünme eğilimde oluruz. Öte yandan kendi duygularımızı tamamen ihmal ediyor veya sanki duygularımız Novocain’le uyuşturulmuş gibi hiçbir şey hissetmiyor olabiliriz. Bu aşırılıklardan kaçınmak hassas bir denge gerektirir. Bu çok kolay değildir.

Başkalarıyla birlikteyken sürekli olarak kendimizi seyrediyorsak bu hayali bir ikilik yaratır – kendimiz ve ne hissettiğimiz ya da yaptığımız – yani birisiyle iletişim kurmak veya onlarla olmak çok da ilgimizi çekmez. Gerçek maharet dikkatimizin bir kısmı motivasyonumuz ve tutumumuzdayken doğal ve içten bir şekilde davranmak ve iletişim kurmaktır. Bunu diğer kişiyle birlikteyken tam mevcut olmayacağımız bir şekilde bölünmüş olduğumuz bir davranış biçimiyle yapmamaya çalışmalıyız. Birisiyle iletişim kurarken motivasyonumuzu ve duygularımıza dikkat ediyorsak bazen bunu o kişiye söylemek faydalı olabilir. Ancak, o kişiye söylememiz gerektiğini düşünmek de çok narsisisttir. Çoğu zaman diğer kişiler bizim ne hissettiğimizle ilgilenmezler. Bilmek istediklerini düşünmek kendimizi çok önemli görmektir. Bencilce davrandığımızı fark edersek böyle davranmayı bırakabiliriz. Bunu duyurmamız gerekmez.

Başka iki aşırı uç ya çok iyi ya çok kötü olduğumuzdur. Yaşadığımız zorluklar, sorunlar ve rahatsız edici duygulara çok fazla önem verirsek kötü birisi olduğumuzu düşünmeye başlayabiliriz. Bu kolayca suçluluk hissine dönüşür. “Pratik yapmam lazım. Yapmazsam kötü biriyim.” Bu pratik için çok nörotik bir esastır.

Diğer aşırı uç olan olumlu yönlerimize aşırı odaklanmaktan da kaçınmalıyız. “Hepimiz mükemmeliz. Hepimiz Buddha’yız. Herşey harika.” Bu da hiçbir şeyden vazgeçmemiz gerekmediği, tek yapmamız gerekenin temel iyi niteliklerimizi görmek olduğu anlamına gelebildiğinden çok tehlikelidir. “Ben harikayım. Mükemmelim. Hiçbir olumsuz davranışımı bırakmam gerekmiyor. Zaten Buddha’yım!” Bir denge bulmamız gerekir. Kendimize çok fazla yükleniyorsak kendimize tüm kusurlarımızdan kurtularak Buddha olma kapasitemizi hatırlatmamız gerekir; eğer biraz fazla kayıtsızsak olumsuz yönlerimizi vurgulamamız gerekir.

Video: Jetsunma Tenzin Palmo — “Nasıl İlham Alıp Yola Devam Edebiliriz”
Altyazı seçeneğini aktif hale getirmek için lütfen video ekranının alt sağındaki “CC” ibaresine tıklayınız. Altyazı dilini değiştirmek için lütfen “Settings/Seçenekler” kısmına tıklayıp daha sonra “Subtitles/Altyazı” seçeneğini tıklayarak tercih ettiğiniz dili seçiniz.

Sorumluluk Alma

Temelde kendimiz için sorumluluk almamız gerekir: gelişmemiz ve sorunlarımızdan kurtulma için. Elbette yardıma ihtiyacımız vardır. Bunu tek başına yapmak kolay değildir. Ruhani öğretmenler veya ruhani topluluğumuzdan yani bizimle aynı düşüncelere sahip olup kendi üzerlerinde çalışan ve sorunları için birbirlerini suçlamayan kişilerden yardım alabiliriz. İşte bu yüzden bir eş ilişkisinde özellikle de ortaya çıkan sorunlar için birbirini suçlamamak olmak üzere aynı tutuma sahip olmak önemlidir. Eşlerden yalnızca biri kendi üzerinde çalışıyor ve diğeri sadece suçlamalarda bulunuyorsa bu işe yaramaz. Halen diğer kişinin suçlamalarda bulunduğu bizimse kendimizin ne katkısı olduğuna baktığımız bir ilişkideysek bu, bu ilişkiyi bitirmemiz gerektiği anlamına gelmez ama daha zordur. Bu ilişkide mazlum rolünde olmaktan da kaçınmaya çalışmamız gerekir: “Tüm bunlara katlanıyorum! Çok zor!” Bunların hepsi oldukça nörotik olabilir.

Esinlenme

Budist yol kolay değildir. Yaşamın çirkinlikleriyle baş etmeyi gerektirir. Devam edebilmek için güce ihtiyacımız vardır; dengeli esin kaynakları bulmamız gerekir. Esin kaynağımız kendileri veya Budizm tarihindeki başkaları hakkında mucizeler ve benzeri şeylerle ilgili fantastik hikayeler anlatan öğretmenlerse, bu çok dengeli bir esin kaynağı olmayacaktır. Kesinlikle çok heyecan verici olabilir ama bunun bizi nasıl etkilediğini incelememiz gerekir. Çoğu kişide, mucizeler yoluyla kurtuluş dilediğimiz hayali bir dünyayı güçlendirir. Büyük bir büyücünün mucizevi güçleriyle bizi kurtaracağını veya bu mucizevi güçleri kendimizin geliştireceğini hayal ederiz. Bu fantastik hikayeler konusunda çok dikkatli olmamız gerekir. İnancımıza esin olabilirler ve bu da faydalı olabilir ama dengeli bir esin esası değildir. Dengeli bir esasa ihtiyacımız vardır.

Buna mükemmel bir örnek Buddha’nın kendisidir. Buddha fantastik hikayeler anlatarak insanları “esinlendirmeye” ya da etkilemeye çalışmadı. Gittiği yerlerdeki insanları kutsayarak havalara girmedi. Buddha’nın kullandığı ve Budist öğretilerde tekrarlanan benzetme bir Buddha’nın güneş gibi olduğudur. Güneş insanları ısıtmaya çalışmaz. Güneşin doğal halinden herkes kendiliğinden ısınır. Fantastik bir hikaye dinlemek veya kafamıza bir heykelle dokunulması ya da boynumuza kırmızı bir iplik bağlamak ruh halimizi yükseltebilirse de, bu dengeli değildir. Dengeli bir esin kaynağı bir öğretmenin kendiliğinden ve doğal olarak nasıl bir kişi olduğudur – kişiliği, Budist öğretilerin pratiği sonucunda nasıl olduğu. Esin verici olan budur, birisinin bizi eğlendirmek için oynadığı bir rol değil. Bu fantastik hikaye kadar heyecan verici olmasa da bize dengeli bir esin kaynağı olacaktır.

İlerledikçe, kendi ilerlememizden esinlenebiliriz – mucizevi güçler elde etmekten değil ama kişiliğimizdeki yavaş değişimden. Öğretiler daima kendi olumlu eylemlerimizden memnun olmamızı vurgularlar. İlerlemenin hiçbir zaman çizgisel olmadığını hatırlamak önemlidir. Her gün daha iyiye gitmez. Yaşamın özelliklerinden biri, inanılmaz derecede ileri bir düzey olan kontrolsüzce oluşan sorunlardan tamamen özgür olmaya ulaşmadıkça ruh halimizin yükselip alçalacağıdır. Bazen kendimizi mutlu hissedip, bazen de mutsuz hissedeceğimiz beklenen bir şeydir. Bazen olumlu şekillerde davranabilecek, bazense nörotik alışkanlıklarımız baskın çıkacaktır. İnişler çıkışlar vardır. Genellikle mucize yoktur.

Yaşamdaki sekiz geçici şeyden kaynaklanan rahatsızlıktan kaçınmakla ilgili öğretiler her şey yolunda girerse kibirlenmemeyi ve işler iyi gitmezse de mutsuz olmamayı vurgular. Hayat budur. Uzun dönemdeki etkilere bakmamız gerekir, kısa dönemdeki değil. Örneğin, beş yıldır pratik yapıyorsak, beş yıl öncesine göre çok ilerleme vardır. Bazen sinirlensek bile, olaylarla daha sakin, daha açık zihin ve gönüllerle baş edebildiğimizi görürsek bu bir miktar ilerleme kaydettiğimiz anlamına gelir. Bu esin vericidir. Biz öyle olmasını istesek ve bu tür hikayeler bizi yükseltse bile dramatik değildir. Dengeli esindir.

Pratik Olma

Oldukça pratik ve gerçekçi olmamız gerekir. Örneğin, arınma pratikleri yapıyorsak, büyük bir aziz gibi harici bir figürün günahlarımızı affettiğini düşünmemek önemlidir. Budizm’de bizi kurtaran ve arınmayla kutsayan azizler yoktur. Bizi arındıran bu değildir. Bizi arındıran şey zihinlerimizin doğal olarak saf olmasıdır. Zihinlerimiz doğuştan karışıklıkla lekelenmiş değildir; zihin karışıklığı giderilebilir. Suçluluk duygusu, olumsuz potansiyeller ve benzeri durumlardan zihnin doğal saflığını kendi çabalarımızla idrak ederek kurtulabiliriz. Bu da arınma sürecinin başarılı olmasını sağlar.

Ayrıca, tüm bu pratikleri yaparken ve Budist öğretileri günlük yaşamımıza taşımaya çalışırken bulunduğumuz seviyeyi idrak ve kabul etmeliyiz. Kendini beğenmiş olmamamız ve olduğumuzdan daha yüksek bir seviyede olmamız gerektiğini düşünmemek şarttır.

Özet

Yavaş yavaş, adım adım ilerlememiz gerekir. Geçmişteki büyük ustalar, “Bir öğretiyi duyar duymaz hemen uygulamaya geçin,” demiş olsalar da çok ileri düzey öğretiler hakkında okuduğumuzda bunun bizim için fazla ileri düzey bir öğreti mi yoksa hemen uygulayabileceğimiz bir şey mi olduğunu belirlememiz gerekir. Fazla ileriyse, bunu uygulamaya koymaya hazırlanmak için atmamız gereken adımların ayrımını yapmalı ve bu adımları izlemeliyiz. Kısacası, öğretmenlerimden biri olan Geshe Ngawang Dhargyey’in dediği gibi, “Fantazi yöntemleri pratik edersek hayali sonuçlar elde ederiz; pratik yöntemleri pratik edersek, pratik sonuçlar elde ederiz.”

Top