Ara Bozucu Dil Kullanmaktan Kaçınmanın Devamı
Dün beşinci yıkıcı eylem olan ara bozucu dil kullanmaktan bahsettik. Bedenin üç yıkıcı eylemi ile birinci yıkıcı dil eyleminden zaten bahsettik. En son, ikinci yıkıcı dil eylemi olan ara bozucu dil kullanma konusunu tartışıyorduk.
Ara bozucu bir dil kullanmanın temelinde birbiriyle uyumlu olan veya olmayan bir grup birey bulunur. Bunun iki temelinin olmasının sebebi kendileri arasında uyumlu olan bir grup bireyin birbirlerinden ayrılmalarına ve aynı şekilde, zaten uyumlu olmayan bir grubun kendi içinde daha da kötüleşmesine yol açabilmenizdir. Burada söz konusu olan niyet bir motivasyonu, rahatsız edici bir tutumu ve bir tanıma eylemini içerir. Tanıma eylemi konuştuğunuz farklı kişilerin arasındaki durumun doğru algılanmasıdır. Rahatsız edici tutum bağımlılık, öfke veya dogmatik cehalet olabilir. Söz konusu motivasyon uyumlu olmayan kişilerin bir araya gelememelerine veya uyumlu olanların birbirlerinden uzaklaşmalarına yol açmak olabilir.
Söz konusu eylem doğru veya yanlış, her türlü söz olabilir. Hoş sözler de söyleyebilirsiniz, kötü sözler de. Pek çok yöntem söz konusudur. Eylemin sonucunda insanların arasında gerçekten büyük bir bölünmeye, ciddi bir ayrılığa sebep olursunuz.
Haşin Bir Dil Kullanmaktan Kaçınmak
Sonraki yıkıcı dil eylemi şiddet içeren ve haşin sözler kullanmak, zalimce şeyler söylemektir. Burada da bir temel, bir niyet, bir eylem ve bir sonuç söz konusudur. Eylemin temeli sizin veya bir dostunuzun ya da akrabanızın canını yakmış ve gelecekte de yakabileceğini düşündüğünüz bir kişidir. Bu yüzden ona karşı büyük bir öfke duyarsınız. Söz konusu niyet fiilen haşin bir söz söyleme motivasyonudur. Söylediğiniz sözler doğru veya yanlış olabilir. Her türlü haşin söz olabilir. Söz gelimi, fiziksel engelli bir kimseye “sakat” demek ifade olarak doğrudur ama zalimliktir. Fiziksel engelli olmayan bir kimseye “sakat” demek ise yanlış olan haşin sözlere örnektir. Hem güzel hem çirkin sözler söylemekle de olabilir. Bir kimseye cüce deyip onunla dalga geçebilirsiniz. Koyu tenli bir kimseye, kulağa hoş gelen sözlerle, kinayeli bir biçimde “Ne kadar da açık tenlisin!” diyebilirsiniz. Yahut çok zengin olduğunu söyleyerek bir yoksulla dalga geçebilirsiniz. Bir kimse Buddha değilse, ona alaylı bir biçimde Buddha diye seslenebilirsiniz. İşte bu biriyle kulağa hoş gelen sözler söyleyerek zalimce konuşmaktır. Karşınızdaki ne dediğinizi gerçekten anladığı zaman eylem tamamına ermiş olur.
Boş Gevezelikten Kaçınmak
Sonraki yıkıcı söz eylemi boş gevezelik yapmak, anlamsız şeyler söylemektir. Bunda da bir temel, niyet, eylem ve sonuç söz konusudur. Eylemin temeli her türlü anlamsız ve boş söz söylemektir. Geri kalanlar demin söylediklerimize benzerdir; sonuç kısmı hariç. Kimsenin söylediklerinizi gerçekten anlamasına lüzum yoktur. Yalnızca aptalca, anlamsız bir şey söylemek eylemi tamamına erdirir. Söz gelimi, anlamsız bir kurgusal eseri yüksek sesle okumak, amaçsızca yapıldığı için boş gevezelik kategorisine girer.
Haris Düşüncelerden Kaçınmak
Sıradaki yıkıcı eylem türleri zihinseldir. İlki haris düşünceler, yani başkalarının sahip olduklarına sahip olmayı dilediğimiz düşüncelerdir. Nesnesi bir başkasına ait herhangi bir şey, para, servet, mal mülk, ev, vs. olabilir. Her şey olabilir. Bu tür düşüncede bu şeylere bakıp kendiniz de buna sahip olabilmeyi istersiniz. Bu kimsenin sahip olduğu şeyi bilfiil elde etmeye çalışmaya karar verdiğinizde ise eylem tamamına ermiş olur.
Kötü Niyetli Düşüncelerden Kaçınmak
Dokuzuncu yıkıcı eylem kötü niyetli düşüncelere sahip olmak veya başkalarına zarar gelmesini dilemektir. Eylemin temeli şiddet içeren ve haşin bir dil kullanmakta söz konusu olanla aynıdır; yani, sizin veya akrabanızın veya dostunuzun canını yakmış ve öfke duyduğunuz bir kimse. Buradaki motivasyon karşınızdakine vurmak veya yumruk atmak ya da bir şekilde canını yakmak istemenizdir. Kötü niyetli düşünceyi bilfiil eyleme dökmeye karar verdiğinizde ise eylem tamamına ermiş olur. “Gidip şunun suratına bir yumruk atacağım” veya “Şuna bir tane patlatmazsam çatlarım.”
Çarpık Bir Biçimde Düşünmekten Kaçınmak
Çarpık düşünmekten kaçınmaya gelince, bunun temeli belli bir biçimde olan bir şeydir. Doğru olan bir şeyi inkar etmektir. Söz gelimi, gelecek yaşamlar olduğu halde olmadığında ısrar etmek veya ısrarla neden-sonuç ilişkisi diye bir şey olmadığını söylemek veya mutluluğun olumlu ve yapıcı bir biçimde hareket etmenin sonucu olmadığında ısrar etmek bu gibi eylemlere örnektir. Tüm bunlar çarpık bir biçimde düşünmeye, doğru olanı inkar etmeye örnek teşkil eder.
Dürtüler (Karma) ve Dürtü Yolları (Karmik Yollar)
Daha derinlemesine sorgulanabilecek çeşitli hususlar vardır. Bedenin ve dilin yedi yıkıcı eyleminin yedisi birden bir tür dürtü olmanın yanı sıra, bu dürtüye giden yoldur. Oysa ki üç türdeki zihinsel yıkıcı eylem söz konusu dürtünün yollarıdır ama kendileri bizzat dürtü değildir. Karmanın gerçek tanımı bir şey yapma dürtüsüdür. Dürtünün kendisi ikincil bir zihinsel tutum olup, gerçekte bir dürtü yolu değildir. Bu teknik bir ayrımdır ve daha ileri düzeyde analiz etmek mümkündür.
Gelecekte burada mahir bir Geshe olduğu zaman, bu ona sormak için iyi bir sorudur. Gökyüzündeki cisimlere veya o türden konulara dair başka türlü sorular sormak pek derinlikli bir hareket değildir. Pratik yapar ve mantra zikrederseniz, vs. bir süre sonra bu gibi soruların yanıtları bir alime sormanıza gerek kalmaksızın kendiliğinden açıklığa kavuşacaktır. Ay ve gökteki diğer cisimler hakkındaki sorulara ilişkin olarak, metinleri okumak ve etüt etmek suretiyle yanıtlar açıklığa kavuşur. Burada yaptığım şey size yardımcı olsun diye ek bilgiler vermekten ibaret. Şu anda bu konuları ayrıntılı olarak tartışacak vaktimiz yok.
Eylemlerin Ağırlığı
Sonra bir de eylemlerin ağırlığı veya hafifliği anlamındaki fark vardır. Sürekli yıkıcı şeyler yapmaya alışmış bir kimse, söz gelimi bir katil, küçük bir yıkıcı eylemde bulunduğunda bile bu son derece ağır olur. Örneğin boş gevezelik, tabiatı itibarıyla, on yıkıcı eylemin hepsinin en hafifidir ama sürekli yaptığımız bir şey olduğunda, yapılma sıklığından dolayı oldukça ağırlaşır. Söz gelimi, çok ince kağıtlar çok sayıda olduğunda son derece ağırlaşır. Ayrıca, çok güçlü bir niyetle bir eylemde bulunursanız, eylem ağırlaşır. Aynı şekilde, olumsuz veya yıkıcı bir eylemde bulunur ve pişman olmaz veya kendinizi arındırmak için diğer dört güçten hiçbirini uygulamazsanız, biriktirdiğiniz olumsuz potansiyel son derece ağır olur.
Yapıcı bir biçimde davranmak suretiyle birikebilecek olumlu potansiyeller de çok ağır veya zayıf olabilir. Öfkelenmezseniz, olumlu potansiyel güçlü olmaya devam eder. Olumlu eyleminizin nesnesi bir ruhani usta, anne babanız veya Üç Mücevherse, olumlu potansiyel çok ağırlaşır. Aynı şekilde, onlara karşı olumsuz veya yıkıcı bir harekette bulunursanız, biriken olumsuz potansiyel çok ağır olur.
Bu hususları düşündüğümüzde, yapmamız gereken şey olumlu, yapıcı eylemlerin en güçlü, en ağır türdekilerini yapmaya ve en ağır olumsuz eylemlerden de kaçınmaya çalışmaktır. Aynı miktarda kurşun ve altınınız olsa, kurşunu değil, altını artırmak istersiniz. Bu olumlu ve olumsuz potansiyellere ilişkin olarak da yine eşit ağırlıktaki iki potansiyele sahipseniz, olumlu potansiyeli koruyup olumsuz olandan kurtulmaya bakarsınız.
Bedenin üç olumsuz eylemi ile dilin dört olumsuz eyleminin sunumuna ilişkin olarak da, yine bunlardan ilki en ağır olanıdır. Ondan sonra gelenler tabiatı itibarıyla daha hafiftir. Herkes en çok kendi yaşamını el üstünde tuttuğundan, bedenin yıkıcı eylemlerinin en ağırı öldürmektir; çalmak suretiyle bir kimseyi yalnızca sahip olduklarından etmek daha az ağır bir eylem ve biriyle uygunsuz cinsel davranışta bulunmak ise bu üçü içinde en hafif olanıdır. Aynısı dilin yıkıcı eylemleri için de geçerlidir. En ağırı yalan söylemek, sonra ara bozucu biçimde konuşmaktır; haşin bir dil kullanmak ve boş gevezelik ise daha hafif olanlardır. Zihnin yıkıcı eylemlerinde ise bunun tam aksi söz konusudur. Baştakiler daha hafif, sondakiler daha ağırdır. Üçü içinde haris düşüncelere sahip olmak en hafifi olup, daha sonra kötü niyetli düşünceler gelir; en ağırı ise çarpık bir biçimde düşünmektir.
Kendinizi on yıkıcı eylemden herhangi birinde bulunmaktan alıkoymak ve on yapıcı eylemi pratik etmeye çalışmak son derece önemlidir. Geçmişte Moğolistan’dan gelen çok dirayetli ve bilgili bir Geshe vardı. Tantra Üniversitelerinden birinde başrahip oldu. Bizzat ben de kendisinden öğretiler aldım. Bir seferinde bir asilzade gelip bu büyük ustaya boşluğu sordu. Usta “Boşluğu unut, bu kadar fena bir hırsız olmaktan vazgeçmen gerek” dedi. Bunun sebebi asilzadenin hırsızlık yaptığının farkında olmasıydı. Bazı aristokratların ara sıra manastır mensuplarına bağışta bulundukları olur ama aynı zamanda paralarını da halkı sömürüp, paraların çoğunu kendilerine saklamak marifetiyle elde ederler.
Böylelikle çeşitli eylemlerin ağırlığını ve hafifliğini tartışmış olduk.
Eylemlerin Sonuçları
Tüm bu yıkıcı eylemlerin olgunlaşmış sonucu aynıdır; bir cehennem mahluku, hayalet veya hayvan olarak daha kötü durumlardan birinde yeniden doğuştur. Kendi sebebine karşılık gelen iki türde sonuç vardır. Yaşadıklarınız anlamında kendi sebebine karşılık gelenler ile içgüdüsel davranışlarınız anlamında kendi sebebine karşılık gelenler. Bunu dün öldürmek bağlamında konuşmuştuk. Kendi deneyiminizde kendi sebebine karşılık gelen sonuç sizin de bizzat hastalıkla dolu kısa bir yaşama sahip olacak olmanızdır.
Haşin veya şiddet içeren bir dil kullanmanın sonucu başkalarının size sürekli bağırıp çağırarak kötü sözler söylemesi ve sürekli çirkin bir dile maruz kalmanızdır. Boş gevezelik yapmanın sonucu söylemek istediklerinizi kimsenin dinlememesidir. Kimse size ne dikkat eder ne de söylediklerinizi ciddiye alır. İnsanlar söylediklerinizi daima dinliyorsa, bu durum boş gevezilik yapmayı kesmiş olmanın sonucudur. Yoğun haris düşünceleriniz varsa, bunun sonucu olarak müthiş bağımlılıklara ve arzulara sahip biri olursunuz. Kötü niyetli düşüncelerin sonucu olarak da son derece husumet sahibi ve öfkeli biri olursunuz. Çarpık düşüncelere sahip olmanın sonucu da son derece dogmatik ve cahil biri olmaktır.
Bu yıkıcı eylemlerden her biri için içgüdüsel davranış anlamında kendi sebebine karşılık gelen sonuç çocukluktan itibaren içgüdüsel olarak bu eylemleri tekrarlamak için dayanılmaz bir istek duymanızdır. Dün de açıkladığımız gibi, öldürmemenin kuşatıcı sonucu, doğduğunuz topraklarda yiyeceğin çok zengin ve güçlü olacak olmasıdır. Aynı şekilde, bu ülkede ilaçlar da çok etkili olur. Çalmanın, size verilmemiş bir şeyi almanın kuşatıcı sonucu, doğduğunuz topraklarda ekinlerin çok cılız olmasıdır. Burada çok az ürün elde edilir, çok az yağmur yağar, çok tozludur ve bunun gibi diğer koşullar olur. Uygunsuz cinsel davranışın sonucu ise doğduğunuz ülkenin çok pis ve kirli olması, her tarafın çöp ve pislikle dolu olmasıdır.
Yalan söylemenin sonucu, söz gelimi tarlayı ektiğinizde hiçbir şeyin planladığınız sonucu vermemesidir. Ara bozucu dil kullanmanın sonucu, doğduğunuz ülkede arazinin engebeli olması, derin vadiler ve yarıklar bulunması, herhangi bir yere gitmenin çok zor olmasıdır. Haşin ve şiddet içeren bir dil kullanmanın sonucunda, doğduğunuz ülke dikenlerle ve kayalarla dolu ve çevre koşulları da çok sert olur. Boş gevezeliğin sonucu olarak, ekinler deliye döner. Yılın yanlış zamanında mahsul olur veya olması gereken zamanda hiçbir şey yetişmez.
Haris düşüncelere sahip olmanın kuşatıcı sonucu ülkedeki her şeyin çabucak kırılıp dökülmesi, sahip olduğunuz güzel olan ne varsa paramparça olmasıdır. Kötü niyetin kuşatıcı sonucu, ülkede hastalığın ve vebanın hüküm sürmesidir. Büyük Guru Rinpoche, Padmasambhava, gelecekte adı konmamış pek çok yeni hastalık peyda olacağını ve bunların ne tedavisi ne dermanı olacağını ve bunun sebebinin kötü niyetli ve nefret dolu düşünceler olacağını öngörmüştür. Bunun doğru olduğunu görüyoruz; insanlığı etkileyen pek çok modern hastalık var. Çarpık bir biçimde düşünmenin kuşatıcı sonucu, ülkenin kaynaklarının tükenmesidir. Bir ülkede temiz su, ağaçlar, madenler, servet, petrol, vs. bolluğu olmuş olabilir ama bunların hepsi bitip tükenir.
Yapıcı eylemlerin kuşatıcı sonuçları ise bunların tersidir. Öldürmemenin sonucunda, ülkedeki ilaçlar son derece güçlü ve etkili, yiyecek ise zengin ve besleyici olur. Geri kalan yapıcı eylemlerin kuşatıcı sonuçlarını bulmak için yıkıcı eylemlerin kuşatıcı sonuçlarının tersini düşünmeniz yeter.
Potansiyellerin Gücü
Ayrıca, dört farklı etmen parametresi uyarınca eylemler sonucunda biriken potansiyellerin gücü de birbirinden farklıdır. Eylemin nesnesi olan kişiyi ifade eden alan; eylemde bulunan kişinin durumunu ifade eden temel; eylemdeki unsur; söz konusu olan zihin durumu.
Bunlardan ilki olan eylem alanında eylemler Üç Mücevheri ve ruhani ustaları hedef aldıklarında çok güçlü hale gelirler. Ayrıca ruhani ustalara veya lamalara benzer kişileri, yani size neyin olumlu neyin olumsuz olduğunu söyleyenleri hedef aldıklarında da çok güçlenirler. Size sağlam tavsiyede bulunan herkes ruhani usta veya lama gibidir. Aynı şekilde, anne babalar da eylemler için son derece güçlü bir alan teşkil eder çünkü onlara doğrudan, olumlu veya olumsuz, ne gibi bir eylemde bulunursanız bulunun, çok güçlü bir eylem haline gelir. Bu gibi kimselere yalnızca küçük bir yardımda bile bulunsanız, bu çok güçlü bir olumlu potansiyel birikmesini sağlar. Onlara karşı bir nebze olsun olumsuz ve yıkıcı bir eylemde bile bulunsanız, son derece olumsuz bir potansiyel birikmesine yol açar.
Temele ilişkin olarak, bir kimse yemin etmişse, eylemleri çok güçlü hale gelir. Olumlu ve olumsuz eylemler edilen yeminin ciddiyet derecesine göre yani, ruhban olmayan bir kimsenin, bir çömezin veya ruhbanlık yemini ederek manastır düzenine tamamen katılmış bir rahip veya rahibenin yeminlerini etmiş olmak temelinde güçlenir. Bilhassa adanmış bir bodhichitta kalbinin, başkalarına ve aydınlanmaya erişmeye adanmış bir kalbin temelinde bir nevi yapıcı eylemde bulunursanız, o eylem de fevkalade güçlü ve tesirli olur. “Geceleyin ölmemiş olmam ne kadar güzel. Şimdi uyandığıma göre, bu sabah kalbimi başkalarına ve aydınlanmaya erişmeye adayacağım. Mümkün olduğunca olumlu ve yapıcı olacağım” diye düşünerek güne başlarsanız, gün içinde bunu unutsanız bile, bütün gün boyunca yaptığınız her şey bu kuvvetli niyetinizin gücüyle adeta taşınır. Bu yüzden güne böyle son derece olumlu bir niyetle başlamak önemlidir. Potansiyeller niyetleri bakımından güç kazanırlar.
Bu sonuncu örnek dördüncü maddeye örnekti. Şimdi geri dönüp üçüncü maddeye örnek verecek olursak, söz konusu unsur şudur: Cömertliğe ilişkin olarak, başkalarına öğretiler ve ruhani tedbirler sunarsanız, bu onlara sadece bir takım materyaller vermekten çok daha kuvvetli olur. Gücün söz konusu olan zihin durumuyla belirlenmesine ilişkin dördüncü maddeden az önce bahsettik. Söz gelimi, sonsuz sayıda varlığa faydası dokunması için tek bir çiçek bile bağışlasanız, biriken olumlu potansiyel aynı oranda büyük olur. O halde, yaptığınız her işin başında çok kuvvetli bir olumlu niyet belirlemek önemlidir. Diğer bir deyişle, her eylemin başında bir bodhichitta kalbine ve yaptığınızın tüm canlı varlıklara faydalı olması dileğine sahip olmak çok mühimdir. Günün sonunda, aynı şekilde gün içerisinde biriktirdiğiniz olumlu potansiyeli de herkese faydalı olabilmek amacıyla aydınlanmaya erişmeye adamak da son derece önemlidir.
Dolayısıyla, sabah belirlediğiniz niyet ile gece yaptığınız adama müthiş önemlidir. Yatmadan niyet olarak son derece olumlu ve yapıcı olmaya karar verir ve ertesi gün başkalarına faydalı olmak için mümkün olduğunca çok çalışırsanız, bütün gece çok olumlu olur zira bu kuvvetli niyetle geçmiş olacaktır. Günlerinizi ve gecelerinizi bu olumlu ve yapıcı şekilde geçirirseniz, ruhani eğitim yolunu gerçekten tamamlayabilir ve dolu dolu bir yaşam sürebilirsiniz.
Kıymetli İnsan Yaşamının Sekiz Olgunlaşmış İyi Niteliği
Kendinizi bu on yıkıcı eylemde bulunmaya karşı korumak hususunu düşündüğünüzde, şimdi bu kıymetli insan yaşamını geçmişte bu yapıcı eylemleri korumuş olmanın sonucu olarak elde etmiş olduğunuz gerçeğini unutmamalısınız. En etkili ve kolay yoldan aydınlanmaya erişebilmek için sekiz olgunlaşmış iyi niteliğe sahip bir insan temeline, insan bedenine sahip olmak şarttır. Bunlar uzun bir ömre sahip olmak, hoşa giden bir dış görünüme sahip olmak, çok iyi bir aileden veya kasttan gelmek, varlıklı olmak, söylediklerinizin inanılır olması için sözünün eri olmak, çok güçlü ve nüfuzlu olmak ve çok kuvvetli bir fiziksel bedene, büyük bir dayanma gücüne ve çok güçlü bir zihne veya güçlü bir iradeye sahip olmak. Sonuncusu ise erkek olmaktır çünkü erkek veya dişi olmakla ilgili olarak, erkeklerin koşullar itibarıyla kendilerini Dharma pratiğine adamaları daha kolaydır – en azından geleneksel olarak böyle olmuştur.
Bunlardan her birinin bir işlevi vardır. Uzun ömür ile yaptığınız tüm çalışmaları ve pratikleri tamamlamanız mümkün olur. İyi görünümlüyseniz, sizi etkileyici bulurlar ve söylediklerinizi gelip dinlerler. Asil bir aileden geliyorsanız, söylediklerinizi doğal olarak dinler, önerilerinizi benimserler. Büyük bir servetiniz varsa, sizi çekici bulurlar ve pek çok olumlu şey yapacak kaynaklara ve olanağa sahip olursunuz. Sözünüzün eriyseniz, söylediklerinizi dinler ve size inanırlar. Çok nüfuzlu ve güçlüyseniz, sizi izler ve söylediklerinizi kabul ederler. Erkek olarak yeniden doğmuşsanız, pratiğinizde daha az olumsuz etkileşimle ve engelle karşılaşırsınız. Çok güçlü kuvvetliyseniz, Milarepa’nın dokuz katlı kulesini inşa etmesi gibi, büyük işler yapma becerisine sahip olursunuz.
Bu iyi niteliklerden her birinin bir sebebi vardır. Uzun bir yaşama sahip olmanın sebebi öldürmekten kaçınmak, canlı mahlukların canını kurtarmak, hastalara bakmak ve muhtaçlara ilaç vermektir. İyi görünümlü doğmanın sebebi Üç Mücevhere yağ kandili sunusunda bulunmak, başkalarına kılık kıyafet, mücevherler ve süsler sunmak ve öfkeli veya kıskanç olmamaktır. İyi bir ailede veya sosyal sınıfta doğmuş olmanın sebebi ruhani ustaların ve anne babaların yanı sıra engin bir bilgiye ve muhteşem niteliklere sahip olanlara karşı da her zaman saygılı olmaktır. Bunun bir diğer sebebi çalımlı değil, mütevazı ve saygılı olmaktır. Varlıklı olmanın sebebi muhtaçlara, istemediklerinde bile, ihtiyaç duydukları yiyecek, giyecek, para, vs. gibi her şeyi vermektir. Sözünün eri olmanın sebebi yıkıcı dil eylemlerinde bulunmamak, yani yalan söylemek, haşin bir dil kullanmak, ara bozucu sözler söylemek veya boş gevezelik eylemlerinden kaçınmaktır. Çok güçlü ve nüfuzlu olmanın sebebi bilhassa tüm iyi niteliklere sahip olmak ve nüfuzlu olmak için Üç Mücevhere dua etmiş olmaktır. Erkek olarak yeniden doğmuş olmanın sebebi hayvanları iğdiş etmemek, erkeklerin kesintisiz pratik yapabilmeye ve Manjushri ve Maitreya gibi bodhisattvaların isimlerini ve övgülerini zikretmeye ilişkin kuvvetine ve becerilerine ilişkin sevinç duymaktır. Çok büyük fiziksel ve zihinsel kuvvete sahip olmanın sebebi başkalarının beceremediği veya beceremeyeceklerini düşündükleri eylemleri gerçekleştirmektir.
Tüm bu niteliklere eksiksiz olarak sahip bir insan yaşamıyla yeniden doğmak için dualar etmeye çalışmak ve bunların olmasını sağlayacak çeşitli türlerde olumlu ve yapıcı eylemlerde bulunmak önemlidir. Böyle bir bedeniniz ve böyle bir yaşamınız varsa, bunu yapıcı bir biçimde kullanmak da önemlidir çünkü yaşamınızı yıkıcı ve olumsuz biri olmakla heba ederseniz, bu durum daha da kötüye gider. Olumlu amaçlar için kullanabileceğniz türde bir insan yaşamına nail olmak için ibadetin eksiksiz ve tam olması önemlidir. İyi zihin alışkanlıkları geliştirmek için meditasyon yapmayı arzu ediyorsanız, sahip olduğunuz bütün farklı iyi nitelikleri düşünün ve bunlardan sevinç ve mutluluk duyun. Bu yaşamın özünü alıp tüm bu fırsatlara sahip bu yaşamı anlamlı kılın. Bu yaşamı harcamayın; gelecek yaşamlara yararı dokunması için kullanın. Böyle bir idrake vardığınızda, motivasyonun ilk aşaması budur.
Hepinizin burada olması, tüm vaktinizi çalışmakla geçirmenin yetmediğini idrak etmiş olduğunuz anlamına gelir. Buraya gelip ruhani öğretileri dinlemek için zaman ayırmışsınız. Bu zaten ufak da olsa belli bir idrake vardığınızın göstergesidir. Buraya gelmiş olmak bile bir şeyin idrakine varmış olmak demektir. İdrakın veya içgörünün havada uçabileceğiniz veya kayada ayak izi bırakabileceğiniz anlamına geldiğini sanmayın. Öyle olsaydı, altmış yılı aşkın bir süredir pratik yapan benim gibi kişiler bütün bu güçlere sahip olurdu. Fakat bütün bu şeyleri yapabilmenin çok harikulade bir tarafı olduğunu da düşünmeyin. Enerji rüzgarları üzerine farklı meditasyonları ve nefes egzersizlerini yapan ve havaya yükselerek orada hareket edebilen kişiler vardır. Bunu yapmak büyük bir mesele değildir. On yıkıcı eylemin herhangi birini yapmaktan kaçınabilmek çok daha zor bir marifettir.
Tantraya Hazırlık Olarak Yıkıcı Eylemlerden Kaçınmanın Zorunluluğu
Atisha Tibet’e davet edildiği zaman, ruhani kral Jangchub-wo (Tib. Byang-chub ‘od) ondan kendisine neden-sonucu öğretmesini istemiş. Kral, “Lütfen bize çok derin ve karmaşık bir tantra öğretisi sunma” demiş. Bu Atisha’nın çok hoşuna gitmiş çünkü tantrik öğretilerle tanışıp inisiasyonlar almak, vs. gerçekten de kişide çok iyi içgüdüler ve tohumlar eker. Olanağınız varsa bunu yapmak son derece yapıcı bir şeydir. Bunu yapabiliyorsanız, çok talihlisinizdir. Fakat, buna yaklaşmak için farklı türlerdeki yıkıcı eylemlerde bulunmaktan kaçınmak anlamında başlangıç düzeyindeki pratikleri çok iyi bir biçimde yapmak gerekir. Daha sonra bu temele dayanarak, daha engin motivasyon düzeylerine geçip zamanla adanmış bir bodhichitta kalbi, yani kendini tamamen başkalarına vermiş ve onlara yardımcı olabilmek için aydınlanmaya erişmeye adanmış bir kalp geliştirin. Tantra pratiğine işte bu temelde girişirseniz, aydınlanmaya erişmek için hızlı ve etkili bir yöntem haline gelir.
Zihni korumaya yönelik saklı tedbirler olan tantralar sonuçlara ilişkin bir pratik aracıdır. Sutra öğretileri, olağan pratik temaları sebeplere ilişkindir. Öncesinde sebeplerle ilgili aracı açıklamadan sonuçlarla ilgili araca gerçekten yaklaşmak mümkün değildir; sebep olmadan sonuç da olmaz. İşe sebeplerle ilgili aracın temelinde başlar ve sonra sonuçlarla ilgili araca geçerseniz, elmas kuvvetindeki bu tantra aracı aydınlanmaya erişmek için son derece hızlı ve etkili bir araca dönüşür.
Bu tantrik yöntemlerin aydınlanmaya erişmek için çok hızlı bir yol olduğunu duyduğunuz için hemen güç bahşedilip derhal bunu pratik etmek isterseniz, bununla herhangi bir yol katetmeniz zordur. Söz gelimi, bir uçak gökyüzünde süratle uçsa da, uçak uçarken içine atlayamazsınız. Bu hızlı uçağa binmenin tek yolu bilet almak, gümrükten geçmek, havaalanında yürüme bantlarına binmek, adımlamak, küçük servis aracına binmek, merdivenlerden çıkarak uçağa binmek, vs. şeklindeki tüm o hazırlık aşamalarından geçmektir. Buna bu şekilde kademeli bir tarzda yaklaşırsınız. Aydınlanma yolunda süratli bir araca binmek istiyorsanız, bu hızlı araca binmek için bu ilk aşamalardan geçmek önemlidir. Yani, on yıkıcı eylemde bulunmaktan kaçınmak mühimdir. Böylelikle hızlı araca olan yaklaşımınız dengeli ve sağlam olur.
Bu Manjushri, Chenrezig ve Maitreya temsilleri canlanıp sizinle konuşabilselerdi bile, onların da size sunacakları öğretiler bu tarzda olurdu. Kendinizi zaten eğitmiş ve çok iyi pratik etmişseniz, tüm bu çok derin ve yoğun öğütler size verilmek üzere hazır bulunurdu. Yıkıcı bir şekilde davranmaktan nasıl kaçınılacağını öğrenmekle başlamazsanız, yalnızca Manjushri ve Maitreya’nın öğretilerini alamamakla kalmaz, onları görmeye veya gerçek görüngülerine bile nail olamayız. Bunları gerçekten de çok iyi pratik ederseniz, bu çeşitli muhteşem varlıkları doğrudan, yüzyüze göreceğiniz zaman gelecektir.
Atisha ile öğrencisi Dromtonpa’nın (Tib. ‘Brom-ston-pa) öğrencileri olan üç kardeş varmış. Bu üç kardeşten birinin adı Puchungwa (Tib. Phu-chung-ba) imiş. Her zaman çok yoğun meditasyon pratiği yaparmış. Normal insan yiyeceklerinden vazgeçerek, dokuz yıl boyunca çok yoğun bir şekilde pratik yapmış. Dağların tepelerinde hayvan sürülerinin gübrelerini toplayarak yaşarmış. Bu gübrenin içinde sindirilmemiş tsampa (arpa tohumları) bulunurmuş. Bunu pişirip çorba yaparmış. Bir seferinde ana tapınaklardaki muhteşem ve meşhur heykelleri görmek için Lhasa’ya gitmek amacıyla bu yoğun pratiğine ara vermiş. Kasabaya girerken, yanı sıra gelen yirmi bir Tarayı görmüş. Onlara “Ben keşişim ve siz kadınların kasabaya benimle birlikte gelirken görülmesi hiç de hoş olmaz” demiş. Taralar da “Korkma, bizi senden başka kimse göremez” diye yanıt vermişler. Lhasa’ya gittiğinde tapınaklardaki bütün o muhteşem heykelleri görmüş ve heykeller ona gerçekten konuşmuş.
İlk kez dağda inzivaya çekildiği zaman, çayırlarda yetişen çimenleri yuvarlayarak bunları bir tütsü sunusunda yakarmış. Yaşamının önceki bölümünde bu gibi saf kalpli sunularda bulunmuş olarak, yaşamının ileriki aşamalarında çok kıymetli tıbbi maddelerden tütsü sunularında bulunabilmiş. Tek bir tütsü dalı yaklaşık altı yüz dolar değerindeymiş.
Eylemleri Geliştirmek ve Yapmak
Karmaya veya davranışa ilişkin çeşitli sınıflandırmalar vardır. Bazı eylemler geliştirilip, sonra bilfiil yapılır; bazıları geliştirilmeksizin bilfiil yapılır; bazıları geliştirildiği halde yapılmaz ve bazıları da ne geliştirilir ne yapılır. Bunları not almanız lazım. Son derece enteresan ve önemli şeylerdir; bir gün burada bir öğretmeniniz olduğu zaman ondan bu konuyu daha ayrıntılı olarak anlatmasını isteyebilirsiniz. Şu anda burada bu konuya girmek için yeterli vaktimiz yok.
Niyetler ve Eylemler
Sağlıklı bir niyetle sağlıksız bir eylemde bulunmak, sağlıksız bir niyetle sağlıklı bir eylemde bulunmak, sağlıksız bir niyetle sağlıksız bir eylemde bulunmak ve sağlıklı bir niyetle sağlıklı bir eylemde bulunmak mümkündür. Mümkünse, hem niyetinizin hem de eyleminizin sağlıklı veya asil olması gerekir. Sağlıklı bir niyete sahip olup sağlıksız bir eylemde bulunmaya örnek olarak, diyelim ki birine bir şey öğretmeye çalışırken bu kişi anlattığınızı anlamazsa, niyetiniz ona yardım etmek olsa da, eyleminiz vurmak veya azarlamak olabilir. Sağlıksız bir niyetle sağlıklı bir eylemde bulunmaya örnek olarak da bir kimseyi, dikkatini dağıtmak, örneğin pikniğe veya gezmeye ya da zamanlarını gerçekleştirmek istedikleri şeyi gerçektiremeyecekleri şekilde geçirmelerini sağlayacak eğlenceli bir şeylere götürmek suretiyle, bir şeyi yapmaktan alıkoymak bulunur. Hem eylemin hem de niyetin sağlıklı olduğu örnekler bulmak kolaydır.
Zararlı ve Faydalı Sonuçlar
Bir dörtlü ayrım da şu şekildedir: Yüzeysel olarak faydalı olup uzun vadede zararlı olan eylemler vardır; yüzeysel olarak zararlı ama uzun dönemde faydalı olanlar; hem yüzeysel olarak hem de uzun vadede faydalı olanlar ve hem yüzeysel olarak hem de uzun vadede zararlı olanlar. Bir şey hem yüzeysel olarak hem de uzun vadede faydalıysa, bunu yapmanız gerekir. Bir şey yüzeysel olarak zararlı ama uzun vadede faydalıysa, bunu da yapabilirsiniz. Bir şey başlangıçta faydalı ama uzun dönemde zararlıysa, bunu yapmamak daha iyidir. Bir şey ne kısa ne uzun vadede faydalıysa, bunu kesinlikle yapmayın. Hepiniz çok akıllı ve zekisiniz, bunları bir çırpıda anlayabilirsiniz.
Eylemlerin Dört İlkesi
Eylemlere ilişkin bir diğer ayrım da yine dörtlüdür: eylemlerin kesinliği; eylemlerin ve sonuçlarının artış noktası; bir eylemde bulunmadıysanız, etkileriyle karşılaşmamanız ve bir eylemde bulunursanız, bunun boşuna olmaması, bir sonucu olması.
Kesinlik etmenine göre, yapıcı bir şey yaptıysanız, sonucu mutlaka mutluluk olacaktır. Olumsuz veya yıkıcı bir şey yaptıysanız, sonucu mutlaka acı çekmek, sorunlar yaşamak veya mutsuzluk olacaktır. Söz gelimi, pirinç ekerseniz bezelye elde etmezsiniz. Artış faktörü ise örnek olarak, tek bir mısır tanesi ekip de çok büyük miktarda mısır elde ettiğinizde olur. Küçük bir olumlu eylemden büyük bir mutluluk doğarken küçücük bir yıkıcı eylemden pek çok sorun doğar.
Kesinlik faktörüne bir örnek verelim. Bir stupa, yani kutsal bir anıt inşa ediliyordu. Projede çalışan bir kimse işiyle ilgili pek çok sorun yaşıyor ve sürekli şikayet ediyordu. Stupa bittiğinde, bakıp dedi ki “Sonuçta iyi bir şey oldu” ve kendini çok mutlu hissetti. Maaşıyla özel bir çan alıp stupanın tepesine astı. Buddha’nın zamanında, Güzel Ses diye bilinen kişi olarak yeniden doğdu. Nefis bir sesi vardı ama çok küçük ve deforme olan bedeni son derece iticiydi. Fakat sesi o kadar güzeldi ki civardaki hayvanlar bile o ilahiler söylerken durup dinlerdi. Bir keresinde, o bölgenin kralı Buddha’yı görmeye geldi. Keşişin güzel sesini duymuş ve onunla tanışmak istiyordu. Buddha, “Onu görmeseniz daha iyi olur” dedi. Fakat kral ısrar edince Buddha onu keşişe götürdü. Kral keşişin ne kadar çirkin ve deforme olduğunu görüp neden sesinin bu kadar güzel ama bedeninin bu kadar çirkin olduğunu sorduğunda, Buddha geçmiş yaşamını anlattı.
Artış faktörüne birkaç örnek verelim. Biri bir keşişe “Sesin aynı bir köpeğin sesi! demiş ve bunun sonucunda, kendisi de beş yüz kere köpek olarak yeniden doğmuş. İnsanlara küfür etmemeye veya onlara karşı haşin ve şiddetli olmamaya çok özen göstermelisiniz çünkü bir kez diliniz sürçtü mü felaket sonuçları olacak hatalar yapabilirsiniz.
Buddha’nın öğrencileri arasında, bilhassa bilgeliğiyle tanınan Shariputra (Tib. Sha-ri’i bu) diye biri varmış. Bundan pek çok yaşam önce, postacı olarak yeniden doğmuş. Bir seferinde geceyi Buddhalarla bezeli harikulade duvar resimleri olan bir tapınakta geçirmiş. Pabuçlarını onarmak için bir lamba yaktığında, tüm Buddhaların resimlerini görmüş. Bunun sonucunda, muazzam bir farkındalıkla yeniden doğmuş.
Karmaya dair bir diğer etmen, bir eylemde bulunmadığınızda, herhangi bir sonuçla karşılaşmayacak olmanızdır. Fakat bir eylemde bulunursanız, sonucuyla karşılaşmak sadece zaman meselesidir. Bununla beraber, olumlu bir şey yaptıysanız, öfke yüzünden biriktirdiğiniz olumlu potansiyeli kaybedebilirsiniz ve olumsuz bir şey yaptıysanız da, dürüstçe bunun yanlış olduğunu kabul eder ve dört karşıt gücü uygularsanız, kendinizi bu olumsuz potansiyelden arındırabilirsiniz. Bunun yanı sıra, yaptığınız şeyin sonuçlarına katlanmanız gerekir. Öfke, mutluluk kaynağı vazifesi görmeye ilişkin olumlu potansiyelinizi tamamen yok edebilir. Bu aynı dolu bir filmi havaalanında bir röntgen cihazından geçirmeye benzer; filmin üzerindeki resimler tamamen yok olup silinir.
Bir zamanlar Tsunmo Sangmo (Tib. bTsun-mo sNgo-bsangs-mo) adında bir kraliçe varmış ve hizmetkarı kızlarla beraber pikniğe gitmiş. Piknik yaptıkları yerde küçük sülünlerin yuva yaptığı bir çalılık varmış. Kraliçe ve yardımcıları çalılığı ateşe verip eğlence niyetine kuşları öldürmüşler ama hizmetkarlardan bir tanesi su getirmeye gittiği için o sırada orada değilmiş. Daha sonra, Buddha’nın zamanında, kraliçe cübbe giyip sahip olduğu çeşitli mucizevi güçlerle arhat mertebesine erişen bir adam olarak yeniden doğmuş. Piknikte su getirmeye giden hizmetkar da onunla aynı zamanda keşiş olmuş ama arhatlığa erişmemiş. Önceki eylemleri sonucunda biriken potansiyellerin sonucu olarak, bir gün yaşadıkları evde yangın çıkmış. Eskiden kraliçe olan arhatın hâlâ bu önceki eyleminden kalma belli bir olumsuz potansiyeli olduğundan, uçup gitmek için gereken mucizevi güçlerini kullanamamış. Yangında ölmüş. Bu, belli bir potansiyel biriktirdiyseniz, bunun boşuna olmuş olmayacağını ve sonuçlarını yaşayacağınızı söyleyen etmene örnektir. Önceki yaşamında hizmetkar olan keşiş ise yanmakta olan evin su tahliye borusundan kaçarak kurtulmuş. Bu da belli bir eylemde bulunmadıysanız, sonuçlarıyla karşılaşmayacağınızı söyleyen etmene örnektir.
O zaman şöyle bir soru doğuyor: Nasıl olur da bir arhatın hâlâ bir miktar olumsuz potansiyeli kalmış olabilir? Bunu çeşitli karşıt güçlerin arınmak için nasıl uygulandığını düşünerek anlayabiliriz. Tamamen iyi ve doğru bir biçimde uygulanırlarsa, kendinizi tüm olumsuz potansiyellerden bütünüyle arındırmak mümkündür. Fakat baştan sona doğru bir biçimde uygulanmazlarsa, hâlâ bir miktar olumsuz potansiyel veya leke kalmış olabilir.
Karma Hakkındaki Öğretilerin Doğruluğuna İnanmak
Karma, davranış yasaları ve sonuçları konusu müthiş bir konudur. Bu konuda daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız, bunu Bilgelerin ve Budalaların Sutrası (Tib. mDdo mdzangs-blun, San. Damamuko-nama-sutra, İng. The Sutra of the Wise and the Foolish) başlıklı sutrada okuyabilirsiniz. Bu metindeki çeşitli anlatıları okuması çok zevklidir. Metnin otoritesine dayanarak neden-sonuç hakkındaki tüm bu hususlara dair emin bir inanca kavuşabilirsiniz. Bu sırf saf mantık temelinde kanıtlayabileceğiniz bir şey değildir.
Buddha’nın metinler konusundaki salahiyetine nasıl emin bir inanç duyacağımızı soracak olursanız, bu Buddha’nın boşluk, gerçeklik hakkında söylediklerini düşünmeye dayanır. Bu öğretiler doğrudur. Düşünürseniz, söylediği her şeyi mantık yoluyla kanıtlamak mümkündür. Mantığa dayanarak Buddha’nın gerçeklik hakkında söylediklerinin doğru olduğuna dair emin bir inanca kavuşursanız, o zaman, aynı temele dayanarak, neden-sonuca ilişkin olarak dediklerinin de aynı şekilde doğru olduğuna dair emin bir inanç duyabilirsiniz.
Buddha’nın öğütlediklerini yapar, iyi ve sıcak bir kalp geliştirir, kalbinizi başkalarına ve aydınlanmaya erişmeye adar ve bodhichitta geliştirirseniz, hayatınızdaki her şey çok iyi gider. Buddha’nın boşluk hakkında söylediklerini düşünür ve uyguladığı tüm akıl yürütmeleri bir bir anlamaya çalışırsanız, mantığın gücüyle bunun tamamen mantıklı ve doğru olduğunu görürsünüz. Bu noktalar temelinde, Buddha’nın söylediği diğer şeylere de güvenebilirsiniz. Aksi takdirde, bu türde bir süreçten geçmezseniz, Buddha’nın söylediklerine gerçekten emin bir inanç duymak zor olur. Bilgelerin ve Budalaların Sutrası gibi şeyler okuyunca, bunun bir avuç peri masalından veya uydurmadan ibaret olduğunu sanırsınız. O halde, karma yasalarına, davranış yasalarına ve sonuçlarına riayet etmek son derece önemlidir.
Sığınmak – Buddhalar
Yaşamınızı davranış yasalarına ve sonuçlarına göre yaşamak konusu, sığınırken veya diğer bir deyişle, yaşamınıza emin ve sağlam bir istikamet kazandırırken alıştırma yapmak gereken başlıca konudur. Gerçekten sığınmak için size bu emin istikameti temin edebilecek bir kaynağa ihtiyacınız vardır. Emin istikametin üç kaynağı vardır. Bunlar nelerdir?
Buddha, Dharma ve Sangha.
Buddha nedir?
Bilmiyorum.
Buddha tamamen açık zihinli ve kendi kendini bütünüyle idrak etmiş bir kimsedir. “Açık zihinli” Tibetçe Buddha kelimesinin ilk hecesidir. Zihnini tüm rahatsızlıklardan ve rahatsız edici tutumlardan arındırdığı anlamına gelir. “Kendi kendini bütünüyle idrak etmiş” de ikinci hecedir. Tüm iyi niyetlere ve her şeyin eksiksiz bir farkındalığına bütünüyle nail olduğu ve böylelikle olabilecek en eksiksiz mertebeye eriştiği anlamına gelir.
Buddhaların Bu Dünyaya Gelişi
Başlangıçta Buddhalar kalplerini bütünüyle tüm sınırlı varlıklara faydalı olabilmeye adamıştır. Bunu yapabilmek için tamamen açık zihinli olmaya ve kendilerini bütünüyle idrak etmeye ilişkin çok güçlü bir karar almışlardır. Bu şekilde adanmış bir bodhichitta kalbi geliştirmişlerdir. Yalnızca bu şekilde kalplerini adamakla kalmamış, bu mertebeye erişmelerine olanak verecek bir olumlu potansiyeli biriktirmek için üç zilyon çağ boyunca çalışmışlardır.
Bir çağın başlangıcında insanların yaşam süresi bir zilyon yıl gibi bir şeydir. Tibetçede bunu ifade eden kelimenin kendisi “sayısız”dır. Bu sonsuz olduğu anlamına gelmez; sonludur ama sayılamaz. Her yüz yılda yaşam süresi bir yıl azalır; böylelikle sonunda yaşam süresi on yıl olur. Daha sonra her yüzyılda bir yıl artarak, yaşam süresi sonunda seksen bin yıla erişir. Sonra tekrar ona iner. On sekiz kere bu şekilde inip çıkar; bu da bir ara çağ eder. Bu aşamalardan müteşekkil bir dönemden geçildiğinde buna evrenin baki olduğu veya belli bir durumda kaldığı yirmi ara çağ denir. Daha sonra bunu yine yirmi ara çağdan oluşan bir dönem izler ki bu yıkım çağıdır ve evren yok olur veya çöker. Bu, söz gelimi, yedi gün boyunca yanan yedi güneşin ortaya çıkıp dünyadaki her şeyi yakıp kül etmesiyle meydana gelir. Bunu da yine yirmi ara çağ izler ve bu sırada evren boştur. Sonraki yirmi ara çağda hava küresi olan rüzgar mandalasından başlayarak evren oluşmaya başlar. Bütün bu süreç seksen ara çağdan oluşan bir dönemi kapsar ki bu da bir büyük çağa karşılık gelir. Bunu bir zilyonla çarparsanız, bir zilyon büyük çağ elde edersiniz. Buddha, gerçekten tamamen açık zihinli olup kendi kendini bütünüyle idrak etmek amacıyla bunların üçü için olumlu potansiyel biriktirir.
Büyük karanlık çağları ve Buddha’nın bilfiil evrene geldiği büyük ışık çağları vardır. Yaşadığımız güncel büyük çağ, “uğurlu çağ” denilen bir ışık çağıdır. Bu uğurlu çağda, evrensel öğretmenler olarak bin tane Buddha gelecektir. Evrensel öğretmen Buddhaların ilk üçü insanın yaşam süresinin altmış bin yıl, kırk bin yıl ve yirmi bin yıl olduğu zamanlarda gelmiştir. Bu rakamlardan yüzde yüz emin değilim; metinlerden bakmam lazım. Dördüncü evrensel öğretmen olan Shakyamuni Buddha ise yaşam süresinin yüze ulaştığı zamanda bu evrene gelmiştir. Bu, yaşam süresinin inişte olduğu bir dönemdi.
Yaşam süresi on yıldan artarak tekrar seksen bin yıla ulaştığı zaman, salahiyet çarkına sahip evrensel krallar olan chakravartin imparatorları ortaya çıkacaktır. Dört farklı türde evrensel kral vardır: altın, gümüş, bakır veya demir bir otorite çarkını çevirenler. Buddha geldiğinde, bazı insanlar yüz yıl yaşıyordu. Şu anda insanlar nadiren yüz yıldan fazla yaşar. Yaşam süresi giderek azalmaktadır. Sonunda on yıla ulaşacak ve sonra, yaşam süresi uzun bir dönem boyunca, yavaş yavaş tekrar artacaktır. Seksen bin yıla ulaştığında, Maitreya Buddha ortaya çıkacaktır.
Buddha Bedeninin Nitelikleri
Shakyamuni ve Maitreya gibi varlıkları tamamen açık zihinli ve kendi kendini bütünüyle idrak etmiş Buddhalar olarak tanırız. Buddhaların çeşitli gövdeleri veya bedenleri vardır. Her şeyi kuşatan derin farkındalık bedeni (jnanadharmakaya) vardır. Bir Buddha’nın çeşitli formlardaki bedenleri vardır (rupakaya). Bunlar arasında tam kullanımlı bedenler (Sambhogakaya) ve vücut bulma bedenleri (Nirmanakaya) bulunur. Her şeyi kuşatan derin farkındalık bedenleri ise yalnızca Buddhaların kendi aralarında kendi kendilerine farkında olabilecekleri bir şeydir. Yalnızca arya bodhisattvalar ve daha üst mertebedeki kişiler tam kullanımlı bedenleri görebilir. Daha düşük bir mertebedeki hiç kimse onlarla karşılaşamaz.
Vücut bulma bedenleri veya nirmanakayalara gelince, bir yüce vücut bulma bedeni, bir sanatçı olarak vücut bulma bedeni, bir de kişi olarak vücut bulma bedeni vardır. Yüce vücut bulma bedeni sıradan varlıkların görüp karşılaşabileceği bir şeydir. Sıradan varlıklar bir yüce vücut bulma bedenini görebilseler bile, bunun gerçekleşmesi için çok saf bir karmaya, çok saf eylemlere ve potansiyellere sahip olmaları gerekir. Aksi takdirde, bizim gibi sıradan kimseler gerçekte otuz iki birincil işarete ve sekiz örnek özelliğe sahip bir yüce vücut bulma bedenini göremez. Bir yüce vücut bulma bedeni ölerek nihai kurtuluşa geçmeyi, parinirvanayı sergilemiş olduğundan, etrafımızda gerçekten görebileceğimiz böyle bir beden kalmamıştır.
Yüce vücut bulma bedenlerinin kafalarının tepesinde kafa çıkıntıları (ushnisha) bulunur. Avuçlarında çok belirgin bir şekilde Dharma çarkının izi vardır. Omuzları bir aslanınki gibi kalkıktır. Günümüzde subayların omuzlarında apoletler vardır, değil mi? Onlar da belki yüce vücut bulma bedenleridir, kim bilir? Tırnakları bakır renginde olup, bunun sebebi oje sürmeleri değildir. Ruj sürmezler ama dudakları kıpkırmızıdır. Alınlarının ortasında çekseniz de asla koparamayacağınız, yalnızca uzadıkça uzayacak bir bukle beyaz saç bulunur. Büyük metinleri etüt ederseniz, tüm bu birincil ve ikincil işaretlerin neler olduğunu öğrenirsiniz. Bundan başka, bedenleri baştan aşağı bir ışık halesiyle sarılmıştır. Bu ışık, ne kadar uzak olursa olsun, diğer bütün ışıklardan daha parlak bir ışıktır. Söz gelimi, tanrıların haleleri vardır ve çok ışıklıdırlar ama bir Buddha’ya oranla, fosforlu bir lambanın yanındaki küçük mumlar gibi kalırlar.
Buddha Sözünün Nitelikleri
Buddhaların aydınlanmış sözüne gelince, bunun altmış niteliği vardır. Söz gelimi, bir Buddha konuşurken, ön sıralarda yer alan dinleyiciler sesini çok yüksek, arkadakiler de çok alçak olarak algılamaz. Herkes eşit bir şiddette algılar. Aynı şekilde, farklı ülkelerden gelen insanlardan oluşan büyük bir dinleyici kitlesi bulunuyorsa, Buddha tek bir dili konuştuğu halde herkes onu kendi dilinde anlayabilir. Tercümana ihtiyacı yoktur.
Buddha Zihninin Nitelikleri
Buddha’nın aydınlanmış zihnine gelince, anlayışı ve farkındalığının yirmi bir kategorisi bulunur; bunlar herhangi bir zihin karışıklığından tamamen muaftır (kirlenmemiş bilgelik). Bu son derece kapsamlı bir konudur. Kategorilerden biri arınmış bir duruma taşıyan otuz yedi etmendir. Ayrıca daha düşük Arhatlarla paylaşılmayan, vs. on sekiz nitelik vardır. Her biri farklı alt bölümlere ayrılan yirmi bir kategori bulunur.
Buddha’nın birincil fiziksel özellikleri gibi tüm bu nitelikler, üç zilyon çağ boyunca biriktirilmesi gereken muazzam miktarda olumlu potansiyelin sonucudur. Bir Buddha’nın yüce vücut bulma bedeni bize gelecek olsa bile, karmamız saf olmadığından ve saf potansiyellere sahip olmadığımızdan, onu gerçekten göremezdik. Kişi olarak vücut bulma bedenlerine gelince, bu gerçekten görüp karşılaşabileceğimiz bir şeydir. Söz gelimi, Avalokitesvara olan Kutsal Dalai Lama’yı ele alalım. Kendisi bir Buddha’nın bir şahsiyet formunda vücut bulma bedenidir. Öyle olduğu halde, Kutsal Dalai Lama tahtta otururken onu göremeyen bazı Gesheler vardı. O sırada Kutsal Dalai Lama’yı hâlâ görebildiğimiz için şanslıydık.
Sanatçı olarak vücut bulma bedenine örnek verelim. İlahi müzisyenlerin bir kralı kendisinin evrendeki en iyi müzisyen olduğunu düşünüyordu. Çok gururlu ve kibirliydi. Bin telli bir lavta çalardı. Buddha kendini bir sanatçı, bir müzisyen olarak göstererek krala meydan okudu. Yapılan müzik yarışmasında ikisi de lavtasının tellerini bir bir koparıp çalmaya devam ediyordu; böylece hangisinin daha uzun süre çalmaya devam edebileceği anlaşılacaktı. Sonunda her ikisinin de tek teli kaldı. Sonra Buddha çalgısının son telini de kopardı ama nefis bir müzik yapmaya devam etti. Kral son telini kopardığında ise artık müzik yapamaz oldu ve gururu söndü. İşte bu, sanatçı olarak vücut bulmaya bir örnek teşkil eder.
Buddha Mücevheri
Buddha sığınağından bahsederken, kendi kendini idrak etmiş açık bir varlığı bu bedenlerden herhangi biri olarak düşünmek gerekir. Pratiğimize ilişkin olarak, Buddhaların bütün farklı temsillerini, örneğin buradaki resimleri ve tabloları, gerçek Buddhalar olarak görüp tanımak önemlidir. Pratik ederken, zihnin beş gerçek yolu vardır. Birincisine biriken zihin yolu denir. Bunun üç düzeyi vardır: küçük, orta ve büyük. Büyük bir biriken zihin yoluna nail olduğunuzda, Buddhaların tüm bu farklı temsillerinden öğretiler alabilir ve işitebilirsiniz. Buddha’nın bu farklı tabloları ve temsilleriyle karşılaştığımızda, bunu doğru bir şekilde yaparsak, bunun gerçek bir Buddha’yla karşılaşmaktan daha faydalı olduğu söylenir. Dolayısıyla, çok dikkatli olmak gerekir. Artık her yerde, gazetelerde, orada burada Buddhaların ve aydınlanmış varlıkların resimlerini görmekteyiz; Buddhaların bu temsillerine nasıl davrandığınıza ve baktığınıza dikkat etmezseniz, güçlüklerle karşılaşırsınız.
Dharma Mücevheri
Dharma Mücevheri bir Buddha’nın aydınlanmış zihninin tüm niteliklerini ifade eder. Bu gerçek Dharma sığınağıdır. Pratik yaptığımızda, tüm metinleri gerçek Dharma Mücevheri olarak görmemiz gerekir. Bütün alfabelerde Dharma’nın ifade edilebileceği çeşitli harflere ve yazılara saygıyla bakmak önemlidir. Çöpünüzü gazete kağıdına sarmayın. Bu çok saygısız ve olumsuz bir harekettir. Basılı kelimeye saygı duymak önemlidir.
Aynı şekilde, elinizdeki Dharma metinleri ciltsizse ve büyük bir rüzgar çıktığında sayfaların uçmasını önlemeniz gerekiyorsa, sayfaların üzerine bir tespih koyabilirsiniz. Fakat aksi takdirde kitapların üzerine hiçbir şey koymayın. Keza, sayfaları çevirirken de parmağınızı ıslatmak için ağzınıza götürmeyin. Bunun yerine, sayfaları çevirmek için parmağınızı ıslatmanız gerekiyorsa, yanınıza küçük bir kap temiz su koyun ve parmaklarınızı buna batırın. Çıplak yüzeylerle temas etmemeleri için kitapları kaplamak önemlidir. Ayrıca kitaplarınızın ne üzerine basın ne de üzerinden atlayın. Kitapları bir rafın üzerindeki heykellerin üstüne veya üzerine yerleştirmekte sorun yoktur ama heykelleri kitapların üstüne veya üzerine koymayın.
Sangha Mücevheri
Niyet Etmiş Cemaatin Mücevheri (Sangha) herhangi bir yüksek seviyede idrake ulaşmış varlık veya arya, yani boşluğun veya gerçekliğin kavramsal olmayan idrakına kavuşmuş bir kimsedir. Sangha genellikle manastır düzenine tamamen katılmış dört keşişten oluşur. Tek bir tane, iki veya üç keşişten oluşamaz. Pratik yaparken, Budist düzenin cübbelerini giyen herkesi gerçek Sangha olarak görüp tanımamız gerekir.
Buddha Mücevheri gerçekte öğretileri veren ve yaşamda benimsenecek emin istikameti gösterendir. Dharma Mücevheri emin istikametin gerçek kaynağı, gerçek sığınaktır; tüm bu ruhani tedbirleri pratiğe döktüğünüzde, bunu yapmak yaşamda gerçekten de emin ve sağlam bir istikamet sunar. Sangha Mücevheri size yaşamınızı emin bir istikamette sürdürmenizde yardımcı olanlar ve eşlik edenlerdir. Belki bir hikaye anlatırsam, daha kolay anlayabilirsiniz.
Bir zamanlar Stiramati (Tib. Blo-gros brtan-pa) adında tanrıların bir çocuğu varmış. Otuz üç Tanrının Cennetinde bir tanrıymış. Burada her şey muhteşem bir güzellikteymiş. Her şey kıymetli mücevherlerden yapılmışmış ve ne bir toz tanesi ne bir leke varmış. Pırıl pırılmış. Bu tanrı fevkalade mutlu bir yaşam sürermiş ve asla ne bir ıstırabı ne bir sorunu olurmuş. Ölüme yaklaştığında, taktığı çiçekler solup ölmüş ve bedeninden çok kötü bir koku yayılmaya başlamış. Tanrı arkadaşlarının hiçbiri yanına gelmez olmuş. Arkadaşları arasında yalnızca çok ama çok istikrarlı ve dengeli olanlar onunla bir biçimde görüşmeye devam etmiş. Öylece uzakta durular ve ona bakarlarmış. Bu tanrı biriktirdiği tüm olumlu potansiyelin tükenmiş olduğunu ve şimdi artık geriye kalan olumsuz potansiyelinin sonucu olarak, daha kötü bir yeniden doğuş durumunda yeniden doğacağını görebiliyormuş. Yalnızca gerçekten daha kötü olan bu yeniden doğuşlardan birine düşüceğini değil, üstüne üstlük bir de domuz olarak yeniden doğacağını görmüş. Bunu anlayınca, hayal edebileceğiniz en korkunç zihinsel acıları çekmiş. Böyle bir tanrının yaşadığı zihinsel acıdan daha büyük bir zihinsel acı yoktur.
Tanrıların kralı Indra’ya (Tib. brGya-byin) gidip kendisine yardım etmesi, kaderinden kaçabilmesi için bir tür yöntem öğretmesi için ona yalvarmış. Indra şöyle demiş: “Üzgünüm; senin bundan kaçmanı sağlamanın hiçbir yolunu bilmiyorum ama seni Buddha’yı görmeye götüreceğim. O en iyi yöntemlere sahiptir.” Buddha’ya gitmiş ve Buddha da ona Ushnisha Vijaya (Tib. rNam-rgyal-ma) adındaki tanrıçanın veya kişisel ilahi varlığın öğütlerini vermiş. Bu ilahi varlık üç uzun ömür ilahi varlığından biridir. Beyaz renkli bir bedeni ile üç yüzü ve sekiz kolu vardır. Stiramati tüm pratikleri yerine getirmiş. Öldüğünde, yalnızca bu daha kötü yeniden doğuşlardan birine düşmemekle kalmamış, ayrıca daha önce olduğundan bile daha yüksek bir cennette, Tushita (Tib. dGa’-ldan, Ganden) olarak bilinen Haz Cennetinde yeniden doğmuş. Indra onu görememiş çünkü sadece kendi seviyesindeki ve aşağısındaki cennetleri görebiliyormuş. Buddha’ya bu tanrının nerede yeniden doğduğunu sorduğunda, Buddha onun Tushita Cenneti’nde yeniden doğduğunu söylemiş.
Bu örnekte öğretmenin, benimsenecek doğru istikameti gösterenin Buddha olduğunu görüyoruz. Emin istikameti temin eden şey ise fiilen bu tanrının yaptığı pratik, yani Ushnisha Vijaya’nın pratiğidir. Bu, Dharma Mücevherine örnektir. Yaşamda bu istikameti bulmasına ve benimsemesine yardımcı olan ise Indra, yani tanrıların kralıdır. O zaman o da Sangha Mücevherine örnektir.
Sonuç
Bir şey üzerine meditasyon yapmak, iyi bir zihin alışkanlığı geliştirmek istiyorsanız, tüm Buddhaları temsil eden Kutsal Dalai Lama’nın önünüzde durduğunu görselleştirmeniz ve ondan esinlenmek için pek çok talepte bulunmanız gerekir. OM MANI PEME HUNG diyerek ondan gelen ve sizi olumsuz potansiyellerinizden arındıran ışıkları, vs. gözünüzde canlandırın.
Günlük yaşamdaki davranışlarınızda benimsemeye çalışmanız gereken pratikle ilgili çok pratik noktalara gelince, çok güçlü bir olumlu niyet belirlemeniz gerekir: “Bugün olumlu ve yapıcı biri olacağım ve başkalarına faydası dokunacak şeyler yapmaya çalışacağım.” Günün sonunda, yaptığınız tüm olumlu şeyleri düşünmeniz ve biriken potansiyeli herkesin yararına adamanız, kendinizin de herkese faydalı olmak için tamamen açık zihinli ve kendi kendini bütünüyle idrak etmiş bir mertebeye erişmenize adamanız gerekir. Bütün bu sığınma konusu gerçekten çok mühimdir. Yarın size bundan biraz daha bahsedeceğim.
Bugün anlattıklarımla ilgili sorunuz var mı?
Dharmakaya nedir?
Dharmakaya, bir Buddha’nın her şeyi kuşatan her şeyi mutlak olarak bilen zihnidir. Anlattığım gibi, her türlü zihin karışıklığından muaf derin farkındalığın yirmi bir kategoride özel türü bulunur. Bunlar arasında dört tane güç, dört tane korkusuzluk durumu, vs. vardır. Tüm bunların ayrıntılarına girecek olursak, bu çok fazla zaman alır. Çok kapsamlı bir konudur. Fakat örnek olarak, bir Buddha’nın sahip olduğu on güç, söz gelimi, çeşitli eylemlerin uygun olan ve olmayan sonuçlarını bilmek, eylemlerden çıkacak souçları bilmek, herkesi amaçlarına taşıyacak ruhani yolları, vs. bilmektir.
Buddha’nın korku duymadığı dört şeye gelince: tüm kusurları terk ettiğini söylemekten, erişilebilecek tüm olumlu niteliklere eriştiğini söylemekten, vs. korkmaz. Buddha’nın önünde ne kadar büyük bir dinleyici kitlesi olduğunun önemi yoktur. Hiç korkusuzca, tam bir kendine güvenle, her şeyi bildiğini söyleyebilir. Kapila (Tib. Ser-skya) adındaki bir brahmin civardaki tüm köylere gidip her birinden bir pirinç tanesi alarak her bir pirinç tanesinin üzerine nereden geldiğini yazmış. Bu pirinç taneleriyle dolu koca bir sepeti Buddha’nın önüne getirip Buddha’ya şöyle demiş: “Her şeyi biliyorsun. Bu pirinç tanelerinin nereden geldiğini biliyor musun?” Buddha, “Evet” demiş. Buddha brahmin her bir pirinç tanesini çıkarıp uzattığında nereden geldiğini söylemiş, ta ki bütün pirinç sepetini bitirene kadar.
Buddha’nın zamanında devasa ağaçlar varmış. Yine bir brahmin Buddha’yı sınamak istemiş; ağaçlardan birine gidip tüm yapraklarını saymış. Bunu yapması birkaç ayını almış. Sonra da Buddha’ya gidip demiş ki: “Çok akıllısın. Her şeyi biliyorsun. Bu ağaçta kaç yaprak var?” Buddha ona anında tam sayısını söylemiş.
Sizin benim zihnimi, benim de sizin zihninizi okuyabilmemiz çok zordur. Fakat bir Buddha’nın zihnini ve neye benzediğini bilmek imkansızdır. On aşamanın en yükseği olan onuncu seviyede bir zihne sahip olan bodhisattvalar bile bir Buddha’nın zihninin neye benzediğini bilemez. Bir Buddha’nın derin farkındalığının bedeni olan jnanadharmakayanın tüm farklı niteliklerini ve yönlerini gerçekten öğrenmek istiyorsanız, Maitreya’nın metinlerinden biri olan İdrakler Filigranı (Tib. mNgon-rtogs rgyan, San. Abhisamaya-alamkara, İng. Filigree of Realizations) eserini çalışmanız gerekir. Sekizinci bölümde bu konu son derece ayrıntılı olarak anlatılır. Bir Buddha’nın bütün iyi niteliklerini gerçekten bilmiyorsanız, bir Buddha’ya emin bir inanç duymak güçtür. Bu aklıma Tibet’ten bir öyküyü getirdi.
Tibet’te Ganden Taht Sahibi son derece yüksek bir konum teşkil eder. Bu tahtı elinde bulunduran kişi çok değerli bir lama kabul edilir. Nereye giderse gitsin her zaman kafasının üzerinde altın bir şemsiye bulunur. Rinpoche’ye bu şemsiyenin gerçekten de nereye giderse gitsin kafasının üzerinde olup olmadığını sorduğumda Rinpoche bu kadar aptal olmamamı, tabii ki tuvalete giderken orada olmadığını söylemişti. Bir gün yaşlı bir kadın Gander Manastırı’nı ziyaret ederken, Ganden Taht Sahibi tören alayıyla beraber oradan geçiyormuş. Kadının yanında duran bir keşiş “Bak işte Ganden Taht Sahibi geçiyor” demiş. Ganden Taht Sahibinin şemsiye olduğunu sanan kadın saygıyla avuçlarını bitiştirip “Ganden Taht Sahibine sığınıyorum” demiş. Tören alayından sonra, keşişe dönüp “Ganden Taht Sahibinin altında yürüyen keşiş de ne tatlıydı, değil mi?” diye sormuş.
O halde, muhakkak ki bir Buddha’nın gerçekte ne olduğunu görüp tanımamız gerekir. Bugünlük burada bitirelim.
[Konuşmanın sonraki günlerinin kayıtları bulunmamaktadır.]