Budizm’le İlk Temaslar
Budizm, MS 220’de Han Hanedanlığı’nın çöküşünden sonra, parçalanmış ve birbiri ardı sıra gelen Han olmayan Çinli halklar ve devletlerin egemenliğindeki kuzey Çin’de güç kazandı. Bunlar arasında Budizm’in en büyük hamisi, İç Moğolistan’ı ve kuzey Han Hanedanlığı’nı içeren (Toba, Tabgaç) Kuzey Wei Hanedanlığı’ydı (386 – 535).

Türki bir dil konuşan kayıtlı en eski grup olan Göktürkler, Tabgaç şehirlerinde yaşayan bir demirci sınıfı olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Fakat kökenleri kuşkusuz kuzeydeki bozkırlardan gelen göçebe bir kavime dayanıyordu zira kutsal dağları Ötüken, Gobi Çölü’nün Tabgaç topraklarının öbür tarafındaki orta Moğolistan’da bulunuyordu.
Göktürkler Şamanizm’i Batılı alimlerin “Tengricilik” dediği ulu Tanrı olarak Gök Tanrı’ya (Tengri) inanan ve bazı dağları güç merkezleri olarak kutsal sayan dinle harmanlayan bir dinsel geleneğe sahipti. Tengricilik asla örgütlü bir din olmamış ve Orta Asya bozkırlarının neredeyse tüm halkları – Türkler, Moğollar ve Tangutlar – arasında çeşitli şekillerde ortaya çıkmıştı. Türki formuyla Tengricilik, kavimlerin hiyerarşik düzenine dayanan Türki toplumsal yapıyı destekliyordu. Buna göre kavimlerden bir tanesi baskındır ve bu kavimin lideri hepsinin verasete dayanan hükümdar soyunun kaynağıdır.
O halde Tengricilik’in Türki formunda Ötüken’e hükmeden herhangi bir Türki önder tüm Türk kavimlerinin yüce hükümdarı (kağan) ve toplumun kısmetinin simgesi kabul edilir. Türki toplumun kısmetinde bir bozulma olursa, bundan kağan sorumlu tutulur ve hatta kurban dahi edilebilirdi. Böylece yerine oğlu geçerdi.
Böyle bir inanç sistemine sahip Türklerin Budizm’le ilk karşılaşması Tabgaç şehirlerinde olmuştur. Buradaki Budizm, Budizm’in halkın ibadetini ve din adamlarının devlete hizmetini vurgulayan kuzey Çin formuydu. Budizm’in bu toplumsal tarzı Türki Tengricilerin kavim hiyerarşisi fikirleriyle rahatlıkla uyuşuyordu.
Tabgaç yönetiminden memnun olmayan Türklerin çoğu batıya giderek Ruanruan devleti (400 – 551) egemenliğinde bulunan Gansu’ya yerleşti. Ruanruanlar, Moğolistan’ın büyük bir bölümü de dahil olmak üzere, Kuça’dan Kore sınırlarına kadar çöllere, çayırlara ve ormanlık alanlara hükmediyordu. Ruanruanlar zamanla Budizm’in Batı Türkistan’ın egemenlikleri altındaki vaha kentlerinde bulunan Toharya ve Hotan formlarını benimseyip topraklarına yaymasıyla Göktürkler de Budizm’in bu İran etkisi altındaki formuyla karşılaştılar. Zerdüşti bir ortamda Buddha bir “kralların kralı,” bir “tanrıların tanrısı” haline geldi.
551 yılında Bumin Kağan Ruanruanları bozguna uğrattı. Ötüken Dağı’nın muhafızlığını üstlenen Bumin, kendini kağan ilan ederek Göktürk Kağanlığı’nı kurdu. İmparatorluk iki yıl sonra doğu ve batı olarak ikiye ayrıldı.
Oğlu Mukan Kağan (553 – 571) tarafından kurulan ve merkezi Moğolistan’da bulunan İlk Doğu Göktürk İmparatorluğu (553 – 630) manevi Türki mirası Şamanizm’i ve Tengricilik’i devralmıştır. Bu dinsel gelenek örgütlü bir yapıya sahip olmadığından, yeni bir ulus inşa etmek için gereken birleştirici gücü sağlamakta yetersiz kalıyordu. Model almak için Ruanruan ve Tabgaç Wei devletlerine bakan Mukan Kağan, Budizm’in bunu başarabileceğini fark etmişti. Bunun üzerine, Türkler Budizm’in kuzey Çin ve Toharya/Hotan formlarına hali hazırda aşina olduklarından, Mukan bu dinle daha fazla temas kurmaya ve bunu geleneksel Türk inanışı kılıfına sokmaya karar vermiştir. Böylece Budist keşişler Budist kuzey Çin devletlerinin refahı için dua ettikleri gibi, Doğu Göktürk İmparatorluğu için de dua edebilirlerdi. Üstelik Buddha’nın maiyeti tıpkı tüm Zerdüşti tanrıları kapsayacak şekilde genişlediği gibi, Buddha’nın krallığı bütün Türki tanrılarını (tengri) da kapsayabilecekti.
Kuzey Wei Hanedanlığı’nın dağılmasından sonra, onu izleyen daha küçük devletler kuzey Çin Budizm’ini himaye etmeyi sürdürdüler. Bunlardan ikisi olan Kuzey Qi (Ch’i) (550 – 577) ile Kuzey Zhou (Chou) (557 – 581) Hanedanlıkları Doğu Göktürklerinin yan devletleri haline geldiler. Bir dostluk gösterisi olarak, Kuzey Qi nazırı halen Çangan’da yaşayan altı bin Türk için kuzey Çin tarzında bir Budist tapınağı yaptırdı. Mukan Kağan bu jesti memnuniyetle mukabele ederek, halkını eğitmek için Moğolistan’daki kalesinin kuzeyine Han Çinli keşişler davet etti.